25 Ocak 2009 Pazar
Azerbaycan
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bayrağı hakkında ilk hükümet kararı 1918’de alınmıştır.Buna göre, Azerbaycan bayrağı mavi gök rengi, kırmızı ve yeşil yatay şeritlerden oluşmuştur.Kırmızı zemin üzerinde ak renkte sağa bakan bir hilal ve sekiz köşeli bir yıldız bulunmaktadır.Bayrak 1:2 boyuttadır.Bayraktaki gök renk Türklüğü (Türk milletinin ulusal rengidir.),yeşil renk İslamiyeti, kırmızı renk ise uygarlığı temsil etmektedir.8 uçlu yıldız 8 Türk boyunu simgeler: Azeriler, Osmanlılar, Çağataylar, Tatarlar, Kıpçaklar, Türkmenler ve Selçuklular. Bu bayrak İsmail Gaspıralı tarafından oluşturulmuştur.
Ilham Heydar oglu Aliyev, 24 Aralık 1961'de Bakü'de doğdu. Orta öğretimini 1967-1977 yılları arasında Bakü'de tamamlayan İlham Aliyev, 1977'de Moskova Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi'ne girdi. Üniversite eğitimini 1982'de tamamlayan Aliyev, aynı üniversitede asistan olarak kalmaya hak kazanırken, 1985 yılında Tarih ve Uluslararası İlişkiler konulu master tezini tamamladı ve üniversitede 1990 yılına kadar öğretim görevlisi olarak çalıştı.
Bugünkü Azerbaycan, tarihi ve siyasi sebeplerden dolayı ikiye ayrılmış durumdadır. Başta Aras nehri hudut olmak üzere güneyde kalan kısmı İran içerisinde bulunmaktadır.
Azerbaycan adı konusunda çeşitli görüşler mevcuttur. Azerbaycan adının Büyük İskender'in ölümünden sonra (M.Ö.323), burayı yöneten komutanlarından Atropates'ten geldiği söylendiği gibi, mecusi diniyle ilgili olarak "od" anlamındaki azer ve "muhafız" anlamındaki baygan kelimelerinden de geldiği söylenmektedir. Ancak, bu yer adının etimolojisi yapılırken, burada hakimiyet süren Kasar (Hazar) Türklerinin ismi de gözönünde bulundurulmalıdır.
Türklerin Azerbaycan'a geliş tarihlerinin Milattan önceki zamanlara, Saka-İskit dönemine tesadüf ettiği sanılmaktadır. M.S.395-96 yıllarında Hun Türklerinin bir kısmının Balkanlardan Trakya'ya ilerlerken, bir kısmının da Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya inmişler, İç Anadolu bölgesine kadar geldikten sonra Azerbaycan-Bakü yoluyla kuzeye merkezlerine dönmüşlerdir.
7.yy'ın ortalarında (642) Azerbaycan, Arapların eline geçmiştir. Ancak bu sıralarda, Kök Türk Devleti'nin batı ucunu teşkil eden Kasarlar ve bugünkü Bulgarların cedlerinden olan Bars illiler bu bölgenin Türkleşmesini hemen hemen tamamlamış durumdaydılar. 7-8. yüzyıllarda buralarda hakimiyet kurmuş olan Hazarlarla beraber İtil-Bulgar Devletinin de faaliyet sahası olduğu için bölgenin Türkleşmesi Oğuz akınından önce gerçekleşmişti.
Selçuklu Türklerinin Azerbaycan'da ilk görülmeleri 1015-1021 yılları arasında Çağrı Bey tarafından bölgeye yapılan akınlarla başlar. Tuğrul Bey'in 1054'de Gence'yi kurtarmak için Bizans'a yapmış olduğu sefer, Azerbaycan üzerinden Doğu Anadolu'ya olmuştur. Sultan Alparslan zamanında Azerbaycan bölgesindeki diğer krallıklar tamamen etkisiz hale getirilmiş ve bu yüzden Alparslan'a Ebu'l-feth unvanı verilmiştir. Melikşah dönemi ise, Azerbaycan'ın Türkleşmesinin son safhasını oluşturur.
Gence'de Selçuklu Devleti'nin bir valisi olan Şemsettin İldeniz'in 1146'da bölgeye hakim olması ile Atabegler dönemi, daha doğrusu İldenizliler devri başlamıştır. Yine bu zamanda, Şamahı'da Şirvanşahlar sülalesi hüküm sürüyordu. 1231'de Celalettin Harzemşah'ı takip eden Moğol kuvvetlerinin bölgeye gelmesi ise İlhanlılar döneminin başlangıcını teşkil eder.
Hülagü Han zamanında Azerbaycan ve Anadolu'ya gelen Türkmen grubu da coğrafyanın Türkleşmesinin en büyük amillerindendir. Yeni gelen kuvvetler ile daha eskiden buralara yerleşmiş bulunan Türklerin kaynaşmasıyla buradaki Türkmen unsur daha da kuvvetlenmiştir.
Azerbaycan İlhanlılardan sonra kısa bir süre Altınordu'nun hakimiyetinde kalmış, 1358'den itibaren de Celayirlilerin egemenliğine girmiştir. Fakat bu durum Timur'un 1383'de Azerbaycan'ı emirliğine katmasına kadar sürmüştür. Timur'un 1405'de Çin seferine çıktığı sırada ölmesiyle Azerbaycan'da yine Türkmen boylarından Karakoyunlular ve Akkoyunlular devri başlamıştır. Bu Türkmen devletleri zamanında Azerbaycan Türk nüfusu bakımından en yoğun dönemini yaşamıştır.
Azerbaycan tarihinde önemli bir yer işgal eden Safevi Devleti'nin temeli, Akkoyunlular zamanında yaşayan Şeyh Safiyüddin Erdebili tarafından atılmıştır. Sünni bir tarikat olan Safeviyye tarikatı onun torunu Hoca Ali zamanında (1392-1429) şiiliğe meyletmiş ve Şeyh Cüneyt zamanında tamamen siyasi bir mahiyet almıştır.
Adından da anlaşılacağı üzere, Nadir Şah Afşar, Afşarlı (Avşarlı) Türkmenlerinin Kırklu oymağına mensuptur. 1729'da II.Tahmasb'ı Safevi tahtına çıkaran Nadir Şah daha sonra onu da uzaklaştırarak Afşar Hanedanını kurmuştur.
Azerbaycan hanlıklarını kuzey ve güney olarak iki grupta toplayabiliriz: Kuzeyde: Şeki, Gence, Bakü, Derbent, Kuba, Nahçıvan, Talış, Revan Güneyde: Tebriz, Urumiye, Erdebil, Hoy.
16. ve 17. yüzyıllarda Türk topraklarını işgale başlayan Rusya 17. asra gelince Kafkasya üzerine seferlere başlamıştır. Tek başlarına Ruslara karşı mücadele etmenin zor olduğunu anlayan Azerbaycan hanlıkları Ruslara karşı beraber hareket etmeyi denemişler, ancak 1801'de Gürcistan, 1804'de Gence Rusların eline düşmüş, 1813'den itibaren de Karabağ'da yerleşmeye çalışmışlardır. 1828'e kadar Karabağ Rusya ile İran arasında çekişme konusu olmuştur. Karabağ'ın da içinde olduğu Aras'ın kuzeyinde kalan Revan, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, Gence ve sair Azeri hanlıkları 1828'deki Türkmençay Antlaşmasıyla Rusların eline geçmiştir.
Böylece Aras nehrinin güneyinde kalan ve Azerbaycan topraklarının 2/3'ünü oluşturan kısım da İran'a bırakılmıştır.
Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti (1918-1920) 1905 ihtilali Azerbaycan kültür ve edebiyatında yeni gelişmelere yol açmıştır. 1917'deki İhtilal başlamadan evvel, Azerbaycan Türkleri 15 Nisan'da Bakü'de bir "Kafkasya Kurultayı" toplamışlar ve uzun münakaşalardan sonra "Mahalli Federasyon" esasını kabul etmişlerdir. İstiklal fikri Gence'nin "Ademi Merkeziyet Partisi" ile Bakü'nün "Musavat Partisi"ni birleştirmiştir. İki milliyetçi ve Türkçü Nesib Bey Usupbeyli ile Mehmed Emin Resulzade biraraya gelerek Azerbaycan'ın istiklaline karar vermişlerdir. 28 Mayıs 1918'de Milli Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edilmiş ve Türkiye tarafından derhal tanınmıştır.
Azerbaycan, 1922'de Kafkasya Ötesi Sosyalist Federal Sovyet Cumhuriyeti'ne katılmış, 1936'dan sonra ise Azerbaycan SSC adını almıştır.
Bu hadiseler Halk Cephesi hareketlerinin daha da hızlanmasına ve ülkede yayılmasına sebep olmuştur. 30 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan bunu yeterli görmemiş, 7 Haziran 1992'de düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçimiyle eski Komünist Partisi Lideri Ayaz Muttalibov'u başkanlıktan uzaklaştırarak, Ebulfez Elçibey'i Azerbaycan Cumhuriyeti'nin başına geçirmiştir. Ebulfez Elçibey seçimlerde oyların %59.4'ünü almıştır.
Sanayi sektöründe 1999 yılında 11.6 trilyon Manat'lık sanayi ürünü üretilmiştir. Bir önceki yıla göre %3.5’lik büyümede enerji, petro-kimya fabrikaları ve özel sektöre ait tesislerin büyük etkisi olmuştur.
Petrol, doğal gaz ve yan ürünleri sanayi oldukça gelişmiştir. Ayrıca, metalik madenlerin (bakır, çinko, kurşun, alüminyum, demir) üretimi ve hammadde kaynaklarına bağlı olarak yan sanayi de gelişmiştir. Sumgayıt'da, demir-çelik, demir dışı metalleri işleme sanayi ve kimya endüstrisi; Bakü, Gence ve Mingeçevir'de petrol ve doğal gaz endüstrisi ve yan sanayi, elektrik, makina ve ekipmanları üretim sanayii vardır. Sanayi sektöründe, üretim kapasitesi bir çok alanda yurtiçi talepten fazladır ancak teknoloji yenilenmesine gidilmediğinden mevcut birçok fabrika teorik kapasitesinin altında üretim yapmaktadır.
Ödemeler dengesinde, 1999 yılında toplam ihracat. Petrol sektöründen 383.3 milyon ABD Doları ihracat geliri sağlanmıştır, bu toplam ihracat kazancının % 37.4'üdür ve % 189.3'lük bir artış göstermiştir. Toplam rafine ürün ihracatı ise yıllık %189.5'lik bir artışla 21.7 milyon ABD Doları kazandırmıştır (GSYİH’nin % 8'i). Petrol dışındaki ekonomi daha düşük ihracatlar yapmaya devam etmiştir. Pamuk satışı 1998 yılındaki 47.2 milyon ABD Doları (GSYİH’nin % 1.2'si) değerinden 1999 yılında 21.7 milyon ABD Doları (GSYİH’nin % 0.5'i) değerine düşmüştür ve bu da bağımsızlık sonrasındaki en düşük düzeydir. Makine ve ekipman ihracatı 1998 yılında 41.1 milyon ABD Doları tutarındayken 1999 yılında % 15.6 azalma göstermiş ve 34.7 milyon ABD Dolarına düşmüştür. Azerbaycan’ın endüstri sektörü rekabet gücüne sahip değildir, bu da sermaye mallarının ithalatı artmaya devam ederken ihracatta azalmaya yol açmaktadır.
2000 yılında toplam ihracat 1.7744,9 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatın hacmi % 53.2 artmış, bunun % 13.5'i BDT, % 86.5'i diğer ülkelere aittir. İhracatta Petrol ve petrol ürünleri 1.484,9 milyon Dolar ile en önemli yeri almaktadır. 56.5 milyon Dolarlık gıda maddesi, 40.8 milyon Dolarlık tekstil ürünü, 36.2 milyon Dolarlık kimyasal ürünler, 34.8 milyon Dolarlık nakil vasıtası , 32 milyon Dolarlık da metal ve metal ürünü ihraç edilmiştir.
İthalat maliyetleri 1999'da kontrol altına alınmıştır, fakat yine de dünya standartlarına göre yüksektir. 1999 yılındaki toplam ithalat 1998 yılındaki 1.72 milyar ABD Doları (GSYİH’nin %41.9'u) değerinden % 16.9 düşerek 1.43 milyar ABD Doları (GSYİH’nin % 35.8'i) olmuştur. Yavaşlayan yabancı direkt yatırım (FDI) akışları petrol sektörü ithalatının 1998 yılındaki 355.7 milyon ABD Doları değerinden 1999 yılında 194.9 ABD Doları değerine düşmesine neden olmuştur. Diğer sermaye mallarının ithalatı, özellikle de makine ve ekipman ithalatı, 1998 yılındaki 342.2 milyon ABD Doları değerinden % 34.1'lik artışla 1999 yılında 458.8 milyon ABD Dolarına yükselmiştir. 1999 yılında gıda ithalatı da % 21.3 artmış ve 1998 yılının 171.1 milyon ABD Doları değerinden 1999 yılında 207.5 milyon ABD Dolarına yükselmiştir. Kimyasalların ve demir dışındaki metallerin ithalatı düşmüştür. Ekipman ve makine haricinde, en büyük tek ithalat kalemi Azerbaycan gümrük istatistiklerinin kaydetmediği ithalatlar için yapılan ödemeler dengesi ayarlamasıdır. Bu ithalatlar ya kaçak mallar ya da sınır ötesi alışveriş yapanlarca beyan edilmeyen kişisel ithalatlardır. 1999 yılında bu ithalatlar Azerbaycan’a 399.9 milyon ABD Dolarına (GSYİH’nin % 10'u) mal olmuştur.
2000 yılında toplam ithalat 1.172.1 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. İthalatın hacmi % 13.1 artmış, bunun % 32'si BDT ülkelerinin (artış % 15.4), % 68'i ise diğer ülkelerin (artış % 12.1) payına düşmüştür. Türkiyeden yapılan ithalat 2000 yılında % 11' e düşmüştür.
Ekonomik İlişkiler
Azerbaycan’la ikili ekonomik ve ticari ilişkilerimizin geliştirilmesi yönünde çeşitli tarihlerde bir çok protokol ve anlaşma imzalanmıştır. Bunlar arasında yatırımcılarımız açısından önem taşıyan “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Hakkında Anlaşma” ve “Türkiye ile Azerbaycan Arasında Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması”dır. Bu anlaşmalardan ilki 31 Temmuz 1996 tarihinden itibaren, diğeri ise 1 Ocak 1998 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Geçiş döneminde olan ve yatırıma ihtiyacı bulunan Azerbaycan’a Türk sermayesinin katkısı önemli boyutlardadır.
Azerbaycan’ın 2000 yılında da en fazla ithalat yaptığı 2.ülke Türkiye olmuştur. 2000 yılında toplam ithalatının % 11'ini, toplam ihracatının ise % 6'sını Türkiye ile gerçekleştirmiştir.
1991 yılından itibaren gelişen siyasi ve ekonomik ilişkilere paralel olarak artan dış ticaret hacmimiz ülkemiz lehine fazla vermektedir. Ancak, 1998 yılında yaşanan Rusya krizi sonrası Ruble’nin devalüe edilmesinin de etkisi ile Rus malları Azerbaycan pazarında mutlak fiyat avantajı sağlamış ve halkın gelir seviyesinin de düşük olması sebebiyle fiyatı, talebi belirleyici en önemli kriter haline getirmiştir. Bu gelişmelerin sonucu olarak, ülkemizden gelen mallara olan talep azalmıştır. Bu durum, Azerbaycan’da iş yapan işadamlarımızı da doğrudan etkilemiştir. 1999 yılında Azerbaycan ile olan ticaretimizde geçmiş yıllara göre düşme görülmüştür. 1996, 1997 ve 1998 yıllarında en fazla ithalatın yapıldığı ülke Türkiye iken, 1999 ve 2000 yıllarında Rusya'dan sonra ikinci sırada yer almıştır. İhracatımızın düşmesinde önemli etkenlerden biri de müteaahhit firmalarımızın üstlenmiş oldukları taahhüt işlerinin büyük ölçüde tamamlanmış olması ve yeni büyük projelerin başlamamasıdır. 2001 ve 2002 yıllarında ihracatımız yeniden artmaya başlamıştır.
Buğday unu, eczacılık ürünleri, sentetik deterjanlar, elektrik enerjisi, binek otomobilleri, akümülatör, otomobil lastikleri, mobilya, inşaat malzemeleri, duvar kağıtları, sıhhi tesisat malzemeleri, tekstil sanayi için makina ve teçhizat, deri giyim eşyası, kozmetik ürünleri, trikotaj ürünleri, lastik ve plastikten mamul eşya, televizyon, buzdolabı vs., cam kaplar, alüminyum profil, adi metallerden eşya, ağaç imali için makinalar, telekomünikasyon teçhizatı, kablolar, elektrik malzemeleri, kırtasiye malzemeleri, hazır giysiler, margarin, buğday, zeytinyağı, ayçiçek yağı, tereyağı, soya yağı, gıda sanayi için makina ve teçhizat, çay, konserve, salça, dondurma, sebze (patates ve soğan), yumurta ve tavuk eti, maden suyu, alkolsüz içkiler, bira, makarna, küp ve toz şeker, çikolata ve şekerleme ürünleri, meyva suları, peynir, bisküvi.
Azerbaycan bir çok avantajları ile Türkiye İşadamları tarafından yatırım ve ticari faaliyet göstermek açılarından tercih edilen bir ülkedir. Bu itibarla bir çok Türkiye şirketleri Azerbaycan'da müşterek müessese kurmuşlar, şube veya temsilcilik açmışlardır.
Bankacılık sektöründe faaliyet gösteren Türk sermayeli 5 banka ve 3 sigorta şirketi bulunmaktadır.
Azerbaycan’ın sahip olduğu; Petrol, doğalgaz, kurşun, çinko, bakır, demir cevheri, barit, alünit, kobalt, arsenik, mermer vb yer altı zenginlikleri sanayi gelişimi için son derece önemli yeraltı kaynaklarıdır. Özellikle günümüz dünyasında petrol ve doğalgazın ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya gerek yoktur. Yakın gelecekte enerji sorununu çözemeyen bütün ülkelerin çok büyük sıkıntılar çekeceği çok açıktır.
Öncelikle, özelde Azerbaycan’ın genelde tüm Türk dünyasının kanayan yarası olan Karabağ sorununun çözümü ancak ve ancak TürkBirDev le mümkündür. TürkBirDev’le Azerbaycan dünya arenasında çok daha güçlü ve saygın olacaktır. Ermenilere karşı 250 milyon Türk Dünyasını arkasına alarak çıkan Azerbaycan Karabağ sorununun çözümünde kısa zamanda büyük gelişmeler gösterecektir.
Kazakistan
BAYRAĞI
Mavi kumaş Türk kökenden gelişi, Altın renkli şerit eski Altın ordasını, ayrıca Kazakistan’a özgü olan kültürü simgeler. Güneş Kazakların varlığını, 32 güneş ışını geleceği ve kazak boylarını, Şahin Kazak özgürlüğünü ve bağımsızlığı simgeler.
DEVLET BAŞKANI
Nursultan Nazarbayev Kazakistan'da Alma-Ata'nın hakim bulunduğu Kazkalenski yöresindeki Çemolgan köyünde, büyük Kazak kabilelerinden birine mensup bir köylü ailesinin çocuğu olarak 1940 yılında dünyaya geldi. Lise öğrenimini bitirdikten sonra bir maden ocağına girip maden işçisi olarak çalışmaya başladı. Daha sonra Ukrayna'ya giderek Metalurji öğrenimi gördü. 1960 yılında Karaganainski bölgesindeki Temirtav kentinde Kazmetallurgstroy Tröstü'nün inşaat işçiliğinde çalıştı. Bundan sonra ise Karaganda Demir-Çelik Fabrikası'nda çalışmasına devam etti. Buradaki yüksek fırında sırasıyla dökümcü gaz tesisinde usta ve baş usta olarak çalıştı. Nursultan Nazarbayev 1969 yılından itibaren parti çalışmasına yöneldi. Temirtav'daki Komsomol Kent Komitesi'nin I. Sekreteri oldu. 1971'de bu kentin parti üst komitesinin II. sekreterliğine seçildi. 1973'te Kombinası Parti Sekreterliği'ne getirildi. 1977'de Bölge Parti Üst Komitesi II. Sekreterliği'ne atandı. Nursultan Nazarbayev 1979 yılında Kazakistan Komünist Partisi'nin MK Sekreteri oldu. 1984'te Kazakistan Sovyet Yönetimi Bakanlar Kurulu Başkanlığı'nda bulundu. 1989'da Kazakistan Komünist Partisi Genel Başkanlığı'na seçildi. 1990 yılının Nisan ayında Kazakistan Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığı'na seçilen Nursultan Nazarbayev ekonomi sahasında master yapmıştır. Evlidir ve üç kızı vardır.
GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü ve Nüfusu:
Kazak adı, hür, müstakil, mert, yiğit ve cesur manalarına gelmektedir. Kazak Türkçesi Tatar, Başkurt, Nogay, Kumuk, Karaçay-Balkar gibi Kıpçak Türk dil grubunda yer alır. Kazaklar, Kazak bozkırlarında yaşamış olan eski Türk devletleri halklarının bakiyeleri olmakla beraber Nogay adlı Kıpçak Türkleri ve Cengiz Han Moğollarının katkısı ile oluşmuş Türk boylarıdır. Kuzey Kazakistan’da Cengiz Han’ın torunlarının kurmuş olduğu Ak Orda devleti zamanla Kıpçak Türk çoğunluğu içinde Türkleşmiş ve bu devlet Kasım Han zamanında Kazak Hanlığı adını almıştır. Bütün Kazaklar kendilerinin Alaş-Alaç adlı bir atadan türediklerine inanırlar. Sosyal yapılarının, töre ve zang(örfi hukuk)larını bu büyük ata tarafından kurulduğunu iddia ederler. Buna rağmen 19. yüzyılda toplanan Kazak secereleri büyük farklılıklar göstermektedir. Ancak herkesin birleştiği ortak nokta , bu ilk atanın üç oğlu olduğu ve bunların soyundan üç büyük Kazak boyunun meydana geldiğidir. Kazakistan’ın;
Yüzölçümü : 2.724.900 km2 Nüfusu : 16.000.000 Başkenti : Astana (Akmola)’dır.
16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığını kazanan Kazakistan’ın para birimi Tenge’dir. Yüzölçümü Türkiye’nin 3,5 katıdır. Türkiye’nin nüfus yoğunluğu kilometrekareye 87 kişi, Kazakistan’ın ise kilometrekareye 5,8 kişidir. Nerdeyse bu büyük ülke boş anlamına gelmektedir. Nüfusun yaklaşık %57,4’lük kısmı şehir, %42,7’lik kısmı ise kırsal kesim nüfusudur. Kazakistan topraklarının büyük kısmı Asya`dadır, Ural (Jayık – Zhayyq) nehrinin sol tarafında yer alan az bir kısım ise Avrupa`da yer almaktadır. Geniş bozkırlara yayılan ülke, dünyada kapsadığı alan bakımından 9. sıradadır. Arazi çöl (%40), yarı çöl (%23), bozkır (%20), orman–bozkır (%7) ve dağlardan(%10) oluşmaktadır. Alçak Sarıarka Dağları Orta Kazakistan’da yükselir. Altay, Tarbagatay ve Cungar dağ sıraları, Tien Şan dağ sıralarının batı kolları gibi ülkenin doğusunda ve güneydoğusunda yer alırlar. Kazakistan’ın en yüksek zirvesi, Han Tengri (6,995 m ), uzak güneydoğudadır.
Toplam nüfus 16.000.000. dur. Ülkede 120’den fazla etnik grup üyesi yaşamaktadır. Nüfus dağılımı şöyledir;
Kazak : 8.500.000 (%53)
Rus : 4.250.000 (%26)
Alman : 1.000.000 (%6)
Ukrain : 750.000 (%5)
Özbek : 400.000 (%2,5)
Tatar : 350.000 (%2)
Uygur : 250.000 (%1,5)
Koreli : 100.0000 (%0,6)
Ve diğerleri…
Ayrıca, Özbekistan’da 900.000, Rusya’da 700.000, Türkmenistan ve Kırgızistan’da 150.000, Doğu Türkistan'da 1.100.000 ve Moğolistan’da 200.000 KAZAK yaşayıp, Kazak Türklerinin toplam nüfusu 11.550.000’dir.
Sınırları:
Ülke sınırlarının toplam uzunluğu 12.187 km olup, Rusya Federasyonu ile 6.467 km. (dünyanın en uzun kara sınırıdır), Özbekistan ile 2.300 km., Çin Halk Cumhuriyeti ile 1.460 km., Kırgızistan ile 980 km., Türkmenistan ile 380 kilometredir. Ayrıca Hazar denizi ile Azerbaycan ve İranla doğrudan çıkış noktaları mevcut. 46-87 Doğu ve 40-56 Kuzeybatı enlemi üzerinde bulunan ülke Batıdan Doğuya 3.000 km; Güneyden Küzeye 2.000 km.
İklimi: Kazakistan’ın okyanuslardan uzak kalması ve deniz tesirini iç kısımlara girmesini engelleyen büyük dağların olması, Kazakistan iklimini sert kıtasal kara iklim yapmaktadır. Ülke genelinde yaz ve kış ayları arasında ısı farkı çok büyüktür. Ocak ayında ortalama -35 dereceden -4 dereceye kadar; Temmuz ayında ise +19 dereceden +35 dereceye kadar farklılık göstermektedir.
Nehirler ve gölleri:
Kazakistan’da 85.022 akarsu bulunmaktadır, 8.000 tanesinin uzunluğu on kilometreyi geçmektedir. Bunların büyük bir bölümü, Hazar Denizi (sahası 374 bin kilometrekare, dünyanın en büyük tuz gölüdür/kıyı şeridinin 2,430 kilometresi Kazakistan’dadır), Aral Denizi (sahası 46,64 bin kilometrekare) ve Balkaş Gölü (sahası 18,2 bin kilometrekaredir) su toplama havzalarında yer almaktadır. Ayrıca Kazakistan 48.000 civarında büyük ve küçük göllere sahiptir. Ülkeyi boydan boya geçen başlıca akarsular Ertis (Kazakistan toprakları dahilinde uzunluğu 1700 km.), Esil (1400 km.), Sırderya (1400 km.) ve Ural /Jayık/ - 1082 kilometredir. Kazakistan’daki en büyük göller doğu ve güneydoğudadır;
Bitki Örtüsü ve Faunası: Kazakistan’da yaklaşık 6.500 çeşit bitki yetişir. Kazakistan’a özgü 158 cins memeli, 485 cins kuş ve 150 cins balık türü vardır. Birçok değişik türde besi hayvanı cinsi, av kuşu cinsleri ve nadir hayvanlar vardır. 70’ten fazla bitki ve 129’dan fazla hayvan türü ve alt türleri koruma altındaki türler olarak kayıtlıdır. Onlar dokuz doğal koruma alanında korunmaktadırlar; Aksu, Jabagılı, Almatı, Alakol, Korgaljın, Batı Kazakistan, Barsakelmes, Ustyurt, Nauruzum ve Markakol.
İdari-bölgesel sistemi:
1 Ocak 2006 itibariyle 10,194 birimden oluşur, 14 bölge ve 2 milli önem taşıyan şehir (Almatı ve Astana) , 160 ilçe, 39 bölgesel şehir,45 alt-bölgesel şehir, 167 yerleşim ve 7,262 aul (köy) vardır.
Resmi dili: Kazak dili (Türk dilleri ailesine mensup). Ayrıca, devlet ve yerel organlarında Rusça’nın da kullanılabileceğini kabul edilmiştir. Kazakistan vatandaşları kendi dillerinin öğrenme ve gelişmesi için hakları saklı bulunmaktadır.
Dini:
Kazakistan çok inançlı bir devlettir. Ana dinler İslam (%58) ve Hıristiyanlıktır (%36). Kazakistan’da %85’i kayıtlı, 3500’den fazla dini organizasyon faaliyet göstermektedir. 2302 tapınaktan 1587 tanesi cami, 228 tanesi Ortodoks kilisesi, 69 tanesi Katolik kilisesi, 40 tanesi Protestan kilisesi, 10 tanesi sinagog ve 7 tanesi de diğer dini mekânlardır. Bağımsızlıktan sonraki geçen yıllarda dini organizasyonların sayısı yaklaşık 5 kat artmış ve 30 yeni din ve mezhep görülmüştür.
Doğal Kaynakları:
Periyodik tablodaki 105 elementten 99 tanesi Kazakistan’da keşfedildilmiştir. 60 tanesi halen işletilen 70 elementin rezervi bulunmuştur. 1.225 mineral tipte 493 rezerv vardır. Özellikle ülkenin batısında 250 den fazla petrol ve gaz sahası bulunmuştur. Bunların en büyükleri Tengiz (1 Milyar tondan fazla ulaşılabilir petrol kaynağı), Karaçaganak petrol ve gaz sahası (1,3 trilyon metreküp gaz kaynağı) ve 7 Milyar ton petrol kaynağıyla dünyanın en büyük sahalarından biri olan Kaşagan sahalarıdır. Kazakistan bilinen dünya rezervlerinden; çinko, tungsten ve baryum rezervlerinde dünyada birinci, gümüş, kurşun ve kromit rezervlerinde ikinci, bakır ve florit rezervlerinde üçüncü, molibden rezervinde dördüncü ve altın rezervinde altıncıdır. Ana maden rezervleri; petrol (5,4 Milyar ton), doğal gaz (3 trilyon metre küp), kömür (31,3 Milyar ton), çinko (237,3 bin ton), bakır (444,8 bin ton), krom (dünya rezervinin %30‘u), manganez (dünya rezervinin %25‘i), kalay (3,6 bin ton), altın (16,9 bin ton), gümüş (396,4 bin ton), fosforit (2005 yılında 83,4 bin ton fosfor üretilmiştir), uranyum (4,3 Milyon tondan fazla) ve demir (bilinen dünya rezervlerinin %10’u). Uranyum yataklarının zenginliği itibarıyla dünya ikincisi, doğalgaz ve petrol rezervleri itibarıyla da, dünya ülkeleri arasında sırası ile ilk oniki ve ilk onüçüncü sırada yer almaktadır. Ülkenin mineral ve hammadde üretimi ise, kendi ihtiyacının çok üstündedir. Bu nedenle metalik bizmut, süngersi titanyum, kil ve rafine bakır, mangan ve konsantreleri üretiminin yüzde 90'ı, petrol, metalik kurşun ve çinko üretiminin yüzde 80'i ile doğalgaz, kömür, demir cevheri ve krom üretiminin de yüzde 50'den fazlası ihraç edilmektedir. Kazakistan toprakları altında keşfedilmiş maddi zenginlik 2 trilyon ABD Dolarından fazladır. Ayrıca yirminin üzerinde termik santral günde 300 bin ton kömür tüketerek Urallar, Batı Sibirya ve Orta Asya'ya elektrik enerjisi sağlamaktadır.
Kazakistan işlenebilir geniş topraklara sahiptir. Önemli ölçüde tarım ürünü ihracatçısı ve üreticisidir.
Ekonomisi:
Bağımsızlığının ilk yıllarında başka Sovyet cumhuriyetlerinde olduğu gibi, Kazakistan`da da çok büyük ekonomik sıkıntılar baş göstermiştir. SSCB döneminde ekonomik gelişmişlik yönünden Rusya ve Ukrayna`dan sonra üçüncü sırada yer alan Kazakistan ekonomisi 1996 yılına kadar sürekli küçülmüştür. Fakat Nursultan Nazarbayev`in yönetimin sağduyulu politikaları sonucunda nispeten kısa süre içerisinde toparlanmıştır. 1996 yılından itibaren ekonomik büyüme başladı. Örneğin, 2001 yılında GSYİH`nın % 13 ve 2004 yılında ise % 9.2 büyüme kaydedilmiştir. 1992- 1993 yıllarında binlerle ifade edilen hiper-enflasyon 1996`da %30`lara düştü, 2001-2004 yıllarında ise % 3.6 olarak gerçekleşti. Günümüzde yaşam standardı bakımından Kazakistan eski SSCB ülkeleri içerisinde en üst sıralarda yer almaktadır. Kazakistan- 1990`larda göç veren bir ülke konumundan eski SSCB cumhuriyetleri arasında dışarıdan göç alan sayılı ülkeler konumuna yükseldi. Günümüzde Kazakistan Sovyet sonrası coğrafyada reformların başarıyla uygulandığı örnek bir ülke olarak takdim edilmektedir. Uluslararası mali ve ekonomik kuruluşlar tarafından Kazakistan Orta Asya bölgesinde serbest piyasa ekonomisine sahip ve yabancı yatırımların serbestçe yapılabildiği tek ülke olarak kabul edilmiştir. Kazakistan Orta Asya bölgesinde bugüne kadar yapılan dış yatırımların %82`i kendisine çekmiştir. Bununla birlikte, Kazakistan menşeli şirketler de artık başta çevre ülkeler olmak üzere, yurtdışında yatırım yapmaya başlamıştır. Örneğin, Turan-Alem Bankası Rusya`da 400 milyon dolar civarında yatırım yapmıştır. Ülke ekonomisinde ağır sanayi (metalürji, demir-çelik üretimi, silah sanayisi); hammadde üretimi (petrol, kömür, uranyum, değerli madenler); kimya ve gübre sanayisi, tahıl üretimi ve hayvancılık önemli yer işgal etmektedir. Kazakistan`da 1997 yılında 25.8 milyon ton, 2003 yılında ise 57 milyon ton ham petrol üretilmiştir. 2015 yılına kadar ham petrol üretiminin 300 milyon tona çıkarılması beklenmektedir.
Uzay üssü:
Uzay teknolojisinin sonucu olarak, ülkenin bir problemi nükleer kirlenme olarak karşımıza çıkmaktadır. Yönetim nükleer denemeleri büyük ölçüde yasaklamış olmakla birlikte hâlen topraklarında çalışmaya devam eden uzay istasyonları da etrafa bir miktar nükleer atık yaymaktadır. S.S.C.B. zamanında kurulan Baykonur uzay üssü, Kazakistan’dadır.
Kazakistan’ın TBD ‘ye sağlayabileceği katkılar:
Kazakistan’da muhteşem denebilecek ölçüde yeraltı zenginlikleri mevcuttur. TBD ülkeleri içinde Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın enerji açığı bulunmamasına rağmen Kırgızistan ve Türkiye’nin enerji açığı bulunmaktadır. Özellikle TBD ülkeleri içinde 70 milyonluk nüfusuyla Türkiye’ye petrol ve doğalgaz konusunda sağlayabileceği katkı büyük olacaktır. Zaten görüldüğü gibi her türlü maden ve enerji hammaddesi Azerbaycan ve Orta Asya’da, nüfusun büyüklüğüne bağlı olarak iş gücü de Türkiye’de bulunmaktadır.
Türk halklarının manevi önderi Hoca Ahmet Yesevi’nin kabri, eski adıyla Yesi şimdiki adıyla Türkistan şehri, Türkistan coğrafyasının tam merkezinde Kazakistan’ın güneyinde’dir. Türkistan şehri bütün Türklerin, Hoca Ahmet Yesevi’den dolayı ziyaret edebileceği, ortak paydalarımızı bulabileceğimiz bir mekandır. Türklüğün çıkış noktaları olan Altay ve Tanrı dağlarının bir kısmı Kazakistan’da olup buralar bütün Türk aleminin gezip görebileceği, kendi özünü bulabileceği yerlerdir.
Kazakistan, Uzay teknolojisinin ve birikiminin bulunduğu yer olma sebebiyle, TBD’nin uzay çalışmalarında da var olabileceğini gösterebilmesi açısından önemlidir.
Kazakistan, İdil-Ural Türkleri ile Sibirya Türklerine hem ticari hem de kültürel açıdan açılan bir kapı konumundadır.
TBD’nin Kazakistan’a getireceği yararlar:
Devlet başkanı Nursultan Nazarbayev’in iyi yönetimiyle, ülkede bulunan etnik çeşitlilik şu an için ülkenin başına bir problem açmamakla birlikte, özellikle menfaat çatışması olabilecek durumlarda çok rahat Rusya tarafından tetiklenebilme tehlikesi her zaman vardır. Çünkü ülkede büyük bir Rus nüfus bulunmaktadır. Ruslar ülkenin özellikle kuzeyinde ve bir çok büyük şehirde çoğunluk oluşturmaktadırlar. Nazarbayev, etnik çeşitliliğimiz zenginliğimizdir diyerek Kazakistanlılık adı altında bütün etnik halkları bir arada tutmaya çalışmaktadır. Bu etnik çeşitlilikten dolayı oluşabilecek ülke içi huzursuzluklar, TBD projesi ile bertaraf edilebilir. Aynı Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, pasaport ve vize işlemlerinin kalkıp tüm TBD ülkelerinde serbest seyahat etme hakkı kazanıldığı takdirde, hem sanayi hem de tarım alanında iş gücüne ihtiyaç duyan, nüfus yoğunluğu kilometrekareye 5,8 olup neredeyse topraklarında insan olmayan Kazakistan’a hemen hemen her TBD ülkesinden çalışmak için Türk kökenli göçmenler gitmeye başlayacaktır. TBD sayesinde Kazakistanlılık şuuru ile birlikte Türklük bilinci de ön plana çıkmaya başlayacak olup mevcutta dahi Türk kökenli nüfus oranı %60’dır. Bağımsızlığını kazanamış durumda olan Türk halkları ile Kazakistan dışında yaşayan Kazaklara iyi bir göçmen yerleştirme politikası uygulandığı takdirde, ülkedeki nüfus oranı Türklerin lehine değişip artacak ve Kazakistan için her an patlayabilecek bir bomba niteliğinde olan etnik çeşitlilik özellikle Rus nüfus oranının fazlalığı tehlikesi giderilmiş olunacaktır. Göçmen kabul edip yerleştirme politikaları günümüzde ABD, Kanada ve Avustralya gibi ülkeler tarafından başarı ile yürütülmektedir. Kazakistan’ın ise bunlardan farklı yapacağı tek şey Türk kökenliler lehine pozitif ayrımcılık yapması olacaktır. Yeni gelen göçmenler ile var olan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sayesinde Kazakistan Orta Asya’nın lokomotifi olmaya en büyük adaydır. Kazakistan TBD sayesinde ihraç ettiği petrol ve doğalgazını Hazar Denizi, Azerbaycan ve Türkiye üzerinden Akdeniz limanlarına ve Avrupa’ya her açıdan en uygun şekilde aktarabilmeyi kazanacaktır.
Nursultan Nazarbayev’in Türk Birliği hakkındaki düşünceleri:
17 Kasım 2006’da Antalya’da sekizincisi gerçekleşen Türkçe Konuşan Devletlerin Başkanları Toplantısı’nda Nursultan Nazarbayev’in yaptığı konuşma, Türk Dünyası’nın geleceğine dair öngörüler ve öneriler bakımından çok önemliydi:
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Türk dili konuşan ülkeler arasındaki ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal ilişkilerin daha da geliştirilmesini istedi. Nursultan Nazarbayev, Antalya'da düzenlenen ''Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 8. Doruk Toplantısı'' nda yaptığı konuşmada, Türk dunyasını birbirine daha da yakınlaştıracak, kardeşlik ve iş birliğine yönelik atılacak somut adımların sıklaştırılması gerektiğini vurguladı. Nazarbayev, söyle konuştu:
''Halklarımızın ekonomik durumu seneden seneye iyileşmektedir. Bu da eğitim ve kültür alanındaki tasarıları gerçekleştirmeye imkan sağlamaktadır. Türk dili konuşan ülkeler arasındaki kültür ilişkilerini geliştirerek, kendi dillerimizi, ortak tarih, sanat edebiyat ve şiir antolojileri yayınlanması ve bu eserlerin dünya dillerine tercüme edilmesini sağlamalıyız. Böylece tüm dünya bizi tanıyacaktır. ' 'Kazakistan'ın Türk dili konuşan devletlerle uzay alanında bilimsel araştırmalar yapmaya hazır olduğuna da değinen Nazarbayev, ''Kazakistan bu yıl ilk yer uydusunu fırlattı. 2008 yılında ikinci bir yer uydusunu fırlatmayı planlamış bulunmaktadır. Bu yönde birlikte etkinliklerde bulunabiliriz' ' dedi. Küreselleşme sürecinin Türk milli kimliğine yönelik tehdide karşı konulması gerektiğine de işaret eden Nazarbayev, şöyle konuştu: ''Türk dili konuşan devletlerin ortaklığıyla kurulan Türksoy adlı kuruluşla bu işler yapılabilir. Kaynağını Göktürklerden alan ortak tarihi genç kuşaklara aktarabilmeliyiz. Hoca Ahmet Yesevi, Kaşgarlı Mahmud, Mevlana, Farabi ve Fatih Sultan ve diğer yüce atalarımızı bilmek ve onları genç kuşağa öğretmek ödevimiz olmalıdır. Birlik ve beraberlik bayrağımızı bu yolla yükseklere taşıyalım. Bir diğer önemli husus da Türk dili konuşan halkların bilimsel ve sanatsal edebiyatlarının ortak fonunu oluşturmaktır. Kültür, bilim ve eğitim alanındaki iş birliğimizin pekiştirilmesinin yanı sıra ekonomik ilişkileri de geliştirmeliyiz. '' Sadece yük taşımacılığı meselesini çözmenin bile çok yararlı olacağına değinen Nursultan Nazarbayev, şöyle devam etti: ''İlk önce Meshed üzerinden Almatı İstanbul konteyner yük taşıma hattını hayata geçirmek suretiyle atalarımızın İpek Yolunu tekrar canlandırmış oluruz. Kara yolları da aramızdaki ticaret ilişkilerini geliştirecektir. Kazak petrolünü Türk ve batı pazarına ulaştırmayı Bakü-Tiflis- Ceyhan Projesi ile sağlamiş oluruz. Kazakistan su anda çağımızın taleplerine uygun milli tankerler donanmasını hazırlayıp, bu işi etkin olarak başlatmış bulunmaktadır. Dünya ekonomisinin enerji kaynaklarına olan talebinin artmış olduğu bilinmektedir. Kazakistan petrol ve doğal gaz konusundaki iş birliğine önem vermektedir. Kazakistan hidro karbon kaynaklarının dünya pazarına götürülmesi önemlidir. Türkiye'nin, geçiş yolu fazla olan bir ülke olarak, petrol ve doğal gazı ulaştırma çalışmaları gibi uluslararası projelere katılmasını destekliyoruz. '' Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Türk dili konuşan ülkelerin iş adamları arasındaki yakın iş birliğinin de sistemli bir hale getirilmesi gerekliliğini vurguladı. Türkiye'nin bu alandaki tecrübesi ve olanaklarının yeterli olduğunu kaydeden Nazarbayev, ''Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türk Dili konuşan ülkelerin ticaret ve sanayi odalarıyla iş birliği yapmalı ve gerekirse odalar karşılıklı olarak temsilcilik açmalı'' diye konuştu.
Kazakistan'ın Dünya Ticaret Örgütüne, Türkiye'nin de AB'ye girmesinin gelecekte Türk dünyasının ekonomik ve finans ilişkileri aracılığıyla bütünleşme sürecine ivme kazandıracağını anlatan Nazarbayev, şöyle devam etti: ''Bu bakımdan Orta Asya Devletleri Birliğini kurma girişimimiz de söz konusu sureci olumlu etkileyecektir. Bu konudaki iş birliğinin olumlu örnekleri mevcuttur. Örneğin Orta Asya ülkelerinin uluslararası düzeydeki çevresel tehdit olan Aral Gölü meselesini çözme çalışmasında uluslararası Aral'ı Kurtarma Vakfının kurulması gibi birlikte oluşturulmuş başarılı adımlar mevcuttur.'' Türk dünyasının birlik ve beraberlik fikrinin pekişmesiyle istikrarlı gelişme olanağının artacağı inancında olduğunu tekrarlayan Nazarbayev, şöyle konuştu:''Yüce Atatürk, yüzyılın başında, Orta Asya ve Kafkaslar'da kardeş Türk halklarının bulunduğunu ve gelecekte onların bir araya geleceğini ileri görüşlülükle ifade etmişti. Şu anda Atamızın o dileği kabul oldu. Şu an Türk dili konuşan kardeş ülkelerin devlet başkanları bir araya gelmiş bulunmaktayız. ''
Doruk toplantılarında çok önemli kararlar alınmasına rağmen, maalesef bazılarının gerçekleşmeyip, rafa kaldırıldığından da yakınan Nursultan Nazarbayev, ''Türk dili konuşan devletlerin aksakallılar kurulunu oluşturup, onun üyeleri olarak Türk dünyasındaki siyaset toplum ve sanat camiası temsilcilerini toplayalım. '' dedi.
Nazarbayev, Türk dili konuşan ülkelerin parlamentolar arası asamblesini oluşturma girişimini de 83 yıllık geçmişe sahip TBMM'ye önermek istediğini ifade etti. Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü desteklediğini de belirten Nazarbayev, sorunların barış yoluyla çözülmesini istediklerini bildirdi. Nazarbayev şunları söyledi: ''Bütünleşmemiz, bulunduğumuz coğrafyayı istikrara, gönence, ekonomik bağımsızlığa götürecek yoldur. Ancak böyle Türk dünyasının parlak geleceğine sahip olabileceğiz. 21. asırda büyük başarılara imza attık. Ekonomi, siyaset ve uluslararası ilişkilerde büyük sonuçlara ulaştık. 21. yüzyılı, hız kesmeden, Atatürk'ün hayalini kurduğu Türk birliği ve gelişimi yüzyılına dönüştürelim. ''Şu anda, Kazakistan ve Türk dili konuşan devletler arasında çözüme kavuşmamış herhangi bir mesele olmadığına da dikkati çeken Nazarbayev, ''Bağımsızlığın kazanıldığı 15 yılda askeri, ekonomik, siyasi, bilimsel, kültürel ve teknolojik ilişkiler ile karşılıklı etkileşim giderek stratejik ortaklığa dönüştü'' diyerek görüşlerini aktardı.
Kaynakça:
Prof. Dr. Nadir DEVLET. Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi – Çağdaş Türkiler
http://www.kazakhstan.org.tr/
http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/
http://www.tika.gov.tr/
http://go.hrw.com/atlas
Amanjol Jankuliev- Kazakistan Büyükelçisi
Almagül İsina - Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanı
Kırgızistan
BAYRAĞI
Kırgızistan Bayrağı, Kırgızistan’ın SSBC’den ayrıldıktan sonra 3 Mart 1992’de kabul ettiği milli bayraktır. Kırmızı fonda, Sarı bir güneşten oluşur. Güneşin 40 ışını, 40 Kırgız kabilesini temsil eder. Güneşin içindeki yolların kesişimi, geleneksel Kırgız yurdunun çatısını temsil eder.
DEVLET BAŞKANI
Kurmanbek Bakiyev
GENEL BİLGİLER
Kırgız ülkesi anlamına gelen Kırgızistan, Orta Asya'da 198.500 km2 yüzölçümü ile tarihi İpek Yolu üzerinde yer almaktadır. Komşuları, kuzeyde Kazakistan, batıda Özbekistan, güneybatıda Tacikistan ve güneydoğuda Çin Halk Cumhuriyeti'dir. Tanrıdağları ülkenin % 65'ini kaplar ve ülke bu yüzden "Orta Asya'nın İsviçre'si" olarak adlandırılır. Kuzeybatı Tanrı dağları üzerinde bulunan ve ülkenin en büyük gölü olan Issık Köl (Sıcak Göl), Titikaka'dan sonra dünyanın en büyük dağ gölüdür. Ülke, Tanrı ve Altay sıradağları ve doğuda bulunan Ala Dağları ile çevrilidir.
Resmi dil Kırgızca, Eylül 1991'den beri ülkenin resmi dilidir. Kırgızistan Orta Asya'daki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nden ayrılan ülkeler arasında Kazakistan ile birlikte Rusça'yı da resmi dil kabul eden ülkedir. Kırgızca, Türk Lehçeleri'nin Kıpçak Grubu'nun bir lehçesi kabul edilir. Yirminci yüzyıla kadar Arap alfabesi kullanılarak yazılan Kırgızca, 1928'de Latin alfabesini, 1948'de ise Kiril alfabesini kullanmaya başladı. Dünyanın en uzun destanı olan Manas Destanı, Kırgızların milli destanıdır.
Kırgızistan başkent Bişkek dahil 8 ile ayrılmıştır. Kırgızistan'ın illeri; Bişkek (Eski Frunze), Batken (Batken), Çuy (Tokmok), Calal-Abad (Jalal-Abad), Narın (Narın), Oş (Oş), Talas (Talas), Issık-Köl (Karakol) olarak sıralanır.
2005 Dünya Almanağı verilerine göre Kırgızistan nüfusu 5,210,450 olup, şu anda 5,356,869 tahmin edilen bu nüfusun % 63,9'u şehirlerde geri kalanı ise kırsal kesimde yaşar. Ülkede kilometrekare başına 29 insan düşer.
Kırgızlar önceleri göçebe olduğundan eğitime dikkat edilmemiştir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği zamanında eğitim alanında büyük gelişmeler yaşanmıştır. 1934 yılında 11 yıllık okul okuma zorunluluğu getirilmiştir. 1950 yılından itibaren bu zorunluluğuna uyulması ile birlikte eğitim gelişmeye başlamıştır.
Ülke ekonomisi tarım ve madenciliğe dayalıdır. Daha çok hayvancılık kesimi ağırlıklı bir tarım ekonomisi hakimdir. Başlıca tarım ürünleri buğday, pamuk, şekerpancarı, mısır, tütün, sebze ve meyvedir. Dağlık bölgelerde yarış atları yetiştirilir, tavşan beslenir, arıcılık yapılır. En çok küçükbaş hayvan beslenir. Üretim 1995 yılında iyileşmeye başlamış ve ihracat artmıştır. İhracatının büyük çoğunluğunu altın oluşturur. İhraç ürünleri arasında tütün, pamuk, cıva, uranyum, doğal gaz ve elektrik yer alır. Kırgızistan’ın petrol ve doğalgaz yataklarının yüksek düzeyde olduğu varsayılmaktadır. Kırgızistan’ın uziletişimi ülkenin ve dış dünyanın gereksinimi karşılamamaktadır. Uluslararsı haberleşme Moskova’ya bağlıdır.
Kırgızistan'da 1970'li yıllarda çeşitli madenler çıkarılmaya başlanınca maden sektörü büyük hızla gelişmiştir. Makina, otomotiv, gıda, çimento, cam ve konserve fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Akarsu üzerlerinde kurulan hidroelektrik santralleri ekonomiye önemli ölçüde katkıda bulunur. Ülkede 600 kadar sanayi kuruluşu vardır. Ülkede 3000’den fazla göl bulunmaktadır. Bunların en önemlisi dünyanın en büyük ikinci krater gölü Issık gölüdür. Ülkede son yıllarda doğal güzelliklerin etkisi ile turizm faaliyetleri de hızlanmakta ve bu da ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır.
Bu son derece doğal güzellikler ülkesi Kırgızistan 1876 yılında Rusya’ya bağlanmış, 1916 yılında Rus İmparatorluğuna karşı ayaklanma sırasında Kırgız nüfusunun yaklaşık altıda biri öldürülmüştür. 1936’da Sovyet Cumhuriyeti olmuş ve Rusya’nın dağılmasıyla 1991’de bağımsızlığını kazanmıştır. 1990 yılından 2005 yılına dek Askar Akayev tarafından yönetilen Kırgızistan, 2005 yılında Kurmanbek Bakiyev başkanlığındaki yönetime geçmiştir.
Kırgızistan’da Türk geleneği konukseverlik çok önemlidir. Çay içmek için kullanılan küçük çanak “çanaç”, en fazla yarısına kadar doldurularak konuğa daha fazla çay servisi yapılarak konukseverlik gösterilmek istenir. Geleneksel içkileri, at sütünden yapılan kımız, köökör kımız koymak için kullanılan deriden sürahi, “komuz” da üç telli halk çalgı aletidir.
Kirgizistan'in TBD İçinde Yer ve Önemi
Kırgızistan, TBD içinde çok önemli bir yer tutar. Kırgızların en az karışmış grup olarak Türklerin gerçek kökenini simgelediği söylenebilir. Kırgızlar, dünyanın en eski milletlerinden biri olup, Çin Seddi’ni yapmaya zorlayan göçebe kabileler arasında sayılmaktadırlar. Orta Asya’daki birçok öbeklerle ilişkisi “kırk kabile” (kırk ouz veya uz) anlamına gelen Kırgız ile betimlenir.
Kırgısiztan’ın TBD’ye getireceği yararlar
Kırgızistan, yüksek petrol ve doğalgaz kaynakları ile TBD ekonomisine katkıda bulunabilir, ayrıca bu doğal kaynakların birlik dayanışması içinde kullanılması ve geliştirilmesi ile ülkenin kalkınmasına da yardım edebilir. Ülke genel olarak yüksek karlarla kaplı dağlar, derin keskin vadiler, yüksek akış hızına sahip binlerce ırmak ve dağ gölleri ile ve özellikle dünyanın en büyük 2. krater gölü Issık Gölü ile doğal güzellikleri açısından çok zengindir ve turizm vurgulanarak hem ülkenin hem de TBD’nin birliğinin güçlenmesine katkıda bulunabilir.
TBD’nin Kırgızistan’a getireceği yararlar
Vize zorunluğu kalkınca bu ülkedeki yetenekli gençlere diğer TBD ülkelerinde özellikle de Türkiye’deki üniversitelerde okuma kolaylıkları sağlanarak eğitimin artmasına yardımcı olunabilir. Kırgızistan'ın yeraltı zenginlikleri daha az olduğundan bu ülkenin ekonomik gelişmesine diğer ülkeler katkıda bulunabilir. Ülkede uziletişim gereksinimi bulunmaktadır. TBD bu açığı gidermede Kırgızistan’a yardımcı olabilir. Bu da TBD için girişim olanağı, kardeş ülke için de gelişim olanağı demektir.
Sonuç
Köklerimizde çok önemli bir yer tutan bu kardeş ülke, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle Türk Birleşik Devletleri ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır. TBD'nin getireceği güven ve dayanışma ile ülkenin iç ekonomisi hızla gelişebilecektir. Kırgızistan kültür, dil, gelenek ve göreneklerimiz açısından olduğu kadar stratejik olarak da TB’nin ayrılmaz bir parçasıdır.
Kaynakça:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kırgızistan
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/kg.html
http://www.turan.tc/turk/kirgiz/kirgiz.html
http://www.turkgundem.net/icerik/index.php?option=com_content&task=view&id=159&Itemid=36
http://www.ozturkler.com/data/0006/0006_08_01.htm
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı: Mehmet Ali Talat (20 Nisan 2005 - )
Mehmet Ali Talat 6 Temmuz 1952’de Girne’de doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Kıbrıs’ta tamamladı. 1977 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden yüksek lisans alarak mezun oldu. Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisansını ise, 2004 yılında tamamladı.
Türkiye’de yüksek öğrenim gördüğü sürece Kıbrıslı Türk öğrencilerin oluşturduğu derneklerde yönetici ve başkanlık görevlerinde bulundu. Kıbrıslılar Öğrenim ve Gençlik Federasyonu (KÖGEF) Kurucu Başkanlığını yaptı.
Aralık 1993’te yapılan genel seçimler sonrasında kurulan 1. Demokrat Parti - Cumhuriyetçi Türk Partisi Koalisyon Hükümetinde Milli Eğitim ve Kültür Bakanı olarak görev aldi. İkinci DP-CTP Hükümetinde de Eğitim ve Kültür Bakanliğını sürdüren Talat, 3. DP-CTP Hükümetinde Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevini yürüttü.
1977 yılından başlayarak Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin çeşitli kademelerinde görev yaptıktan sonra, 14 Ocak 1996 tarihinde toplanan CTP Olağanüstü 14. Kurultayı’nda Genel Başkanlığa seçildi. 1998 yılında Lefkoşa Milletvekili olarak parlamentoya giren Talat, 14 Aralık 2003 tarihinde yapılan Kıbrıs genel seçimlerinin ardından, kurulan CTP-DP koalisyon hükümetinin basbakanı oldu. 8 Mart 2005 tarihinde ise, 2’nci CTP-DP Koalisyon Hükümeti’ni kurdu ve Cumhurbaşkanı seçilene kadar Başbakanlık görevini sürdürdü.
Mehmet Ali Talat, 24 Nisan 2004’te referanduma sunulan Annan Planı’nı ve adanın birleştirilmesini destekledi. Talat, 20 Nisan 2005’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini 1. turdan kazandı.
Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat iyi derecede İngilizce bilmektedir. Evli ve bir erkek, bir de kız çocuk babasıdır.
Önemli şehirler: Lefkoşa, Girne, Gazimağusa, Güzelyurt, İskele.
Yüzölçümü: 3.355 km2 (İngiliz üs bölgeleri hariç Kıbrıs adasının % 36.4'ü).
Nüfusu: 275.000 (2007 sayımı). Nüfusun % 40'ı şehirlerde yaşamaktadır. Ortalama ömür 78 yıldır. Nüfusun % 26.3'ünü 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 4'dür. Nüfusun % 28'sini 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.
Coğrafi durum: Kıbrıs adası Türkiye'ye 71, Suriye'ye 80, Mısır'a 384, Yunanistan'a 900 km. uzaklıkta bulunmaktadır. En yüksek yerleri, St. Hilarion (1035 m.), Beşparmak Dağı (801 m.) ve Karşıyaka Tepesi (788 m.)’dir. Irmak ve gölleri yoktur. T.C. yardımları ile yapılan 5 adet gölet mevcuttur. Doğu Akdeniz'deki Kıbrıs adasının kuzey üçte birinde yer alan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güneyinde resmi adı “Kıbrıs Cumhuriyeti" olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) yer almaktadır. Toprakları kuzeyde Dipkarpaz, batıda Güzelyurt, güneyde de Akıncılar’a doğru yayılır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Rum Kesimi toprakları arasında Birleşmiş Milletler'in kontrolünde tampon bölge bulunmaktadır.
Yazları kuruyan birkaç deresi bulunmaktadır. Topraklarının % 60'ı tarım alanı, % 5'i otlak, % 21’i ormanlıktır. Başkent Lefkoşa'da yıllık sıcaklık ortalaması 19 derece, yıllık yağış ortalaması 218 mm'dir.
Km2 başına düşen insan sayısı: 75
Nüfus artış hızı: % 2.1
Etnik yapı: KKTC halkının % 98.71'ini Türkler oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra % 0.5 oranında Rum vardır. Kalan nüfusu başta İngilizler olmak üzere değişik etnik unsurlar oluşturmaktadır.
Dil: Resmi dili Türkçe'dir. Halkın büyük çoğunluğu İngilizce veya Rumca dillerini de ana dillerine ek olarak konuşabilmektedir.
Din: Yukarıda verilen etnik oranlar aynı zamanda halkın dini inançlarıyla ilgili oranları da ortaya koymaktadır. % 98.71 orana sahip olan Kıbrıs Türkleri Müslüman ve sünni, % 0.5 oranındaki Rumlar Ortodoks Hıristiyan dır. Bunun yanı sıra % 0.2 oranında Maruni Hıristiyan vardır. Kalan nüfusu ise değişik din ve inançların mensupları oluşturmaktadır.
Yönetim şekli: Çok partili demokratik bir sistemle yönetilmektedir. Devletin en üst yöneticisi cumhurbaşkanı, hükümetin başkanı ise başbakandır. 50 üyeli bir parlamentosu mevcuttur. Parlamento üyeleri serbest seçimlerle belirlenir. 5 Mayıs 1985 halkoylamasından sonra yürürlüğe konan bir anayasası vardır. Anayasanın başlangıç kısmında, Türkiye'de olduğu gibi Atatürk ilkelerine bağlı kalınmasının gerekliliği vurgulanmakta ve KKTC'nin laik bir ülke olduğu belirtilmektedir. KKTC Birleşmiş Milletler'e kabul edilmemiştir. Avrupa Birliği Parlamentosunda ve İslâm Konferansı Örgütü'nde Gözlemci Statüsünde çalışmalara katılmaktadır.
Siyasi partiler: KKTC'deki siyasi partilerin başta gelenleri şunlardır: Ulusal Birlik Partisi (UBP): Derviş Eroğlu'nun liderliğindeki bu parti milliyetçi anlayışa sahiptir. Demokrat Parti (DP): Serdar Denktaş’ın liderliğindeki bu parti vatansever ve liberal bir anlayışa sahiptir. Kıbrıs’ta iki ayrı devletin kurulmasını savunmaktadır. Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP): Ferdi S. Soyer’in liderliğindeki bu parti sosyalist görüşlüdür. Rumlarla birlikte Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması gerektiğini savunmaktadır. Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP): Mehmet Çalkıcı liderliğindeki bu parti sosyalist görüşlüdür. Rumlarla birlikte Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması gerektiğini savunmaktadır. Özgürlük ve Refom Partisi: Turgay Avcı liderliğindeki bu parti liberal görüşlüdür.
İdari bölünüş: KKTC, 5 ilden ve kurulan sitelerle birlikte 205 yerleşim biriminden meydana gelmiştir.
Adadaki Türk Tarihi: Kıbrıs'ın Osmanlı devletince fethi 1571 yılında gerçekleşmiştir. Fetihten sonra Kıbrıs’ın imarı, adadaki ekonomik hayatın canlandırılması vb. amaçlarla Anadolu’dan zanaat sahibi Türkler adaya nakledildi. Osmanlılar Venediklilerin kapattığı Ortodoks kiliselerini açarak bir din özgürlüğü sağladıklarından yerli halkın tasvibini kazanmışlardır. Osmanlıların Kıbrıs üzerindeki hâkimiyetleri 1878'e kadar sürdü ve bu tarihte ada İngilizler tarafından kiralandı. Rumlar 1 Nisan 1955'te Enosis idealini gerçekleştirmek amacıyla EOKA adlı gizli bir örgüt kurdular. İngiliz dönemi 1960'a kadar devam etti. 1960'da garantörleri arasında Türkiye’nin de bulunduğu bağımsız “Kıbrıs Cumhuriyeti” kuruldu.
Bu cumhuriyet Türk ve Rum halkların hâkimiyeti eşitlik ilkesine göre paylaşmaları esasına dayalı olarak kurulmuştu. Ancak Enosis akımını benimsemiş olan Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluş günlerinden itibaren adanın tümü üzerinde Rumların hâkim olması için faaliyetlere ve bu amaçla Türkleri rahatsız etmeye başladılar. Eylemler 21 Aralık 1963'te silahlı saldırılara dönüştü. Öte yandan devlet yönetimindeki Rumlar Türk ortaklarını tamamen etkisiz hale getirerek bütün devlet kademelerini ele geçirdiler. Bu durum üzerine Türkiye 13 Aralık 1964'te BM Güvenlik Konseyi'ne başvurarak Kıbrıs'taki durumun düzelmesi için gerekli girişimlerde bulunulması talebinde bulundu. Ancak BM Güvenlik Konseyi bazı tavsiye kararları almanın ötesinde bir şey yapmadı. 4 Mart 1964 tarihli ve 186 no.lu Genel Kurul kararı ile Rumların işgaline geçen hükümet, resmi hükümet olarak tanındı. BM'nin bu tutumundan cesaret alan Rum yönetim Türklere yönelik saldırı ve eylemleri bizzat organize etmeye başladı. BM, 27 Mart 1964'te adaya bir "barış gücü" gönderdi. Ancak "barış gücü" Türklere yönelik saldırıların durmasını sağlayamadı. Hatta Rum yönetimini destekleyici bir tavır içine girdi. Bunun yanı sıra Yunanistan hükümeti de Kıbrıs'taki Rum yönetimine askeri destek sağlamaya başladı. Bütün bu gelişmeler karşısında Türkler çok sayıda yerleşim merkezini terk ederek daha güvenli bölgelere sığınmak zorunda kaldılar. Kıbrıs konusunda garantör devlet sıfatı taşıyan Türkiye ise bu yıllarda BM nezdinde bazı girişimlerde bulunmak dışında hiçbir şey yapmadı. Rumlar adada Türklere karşı insanlık dışı eylemlere giriştiler102 Türk köyünü yakıp yıktılar. Birçok Türkü canice öldürdüler. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluşunda adanın yaklaşık % 33'ne sahip olan Türkler saldırılar sonucunda % 3'üne sıkıştırıldılar. Türkler üzerindeki bu zulüm 1974'e kadar devam etti. 15 Temmuz 1974 tarihinde adayı Yunanistana bağlamak için yapılan darbe sonrasında Türkiye, 20 Temmuz 1974'te garanti anlaşmasının 4. maddesinin verdiği hakka dayanarak Kıbrıs'a bir askeri harekat düzenledi. Bu harekât 3 gün sürdü. Ardından barış görüşmeleri başlatıldı. Ancak Yunan yönetiminin ve Rum tarafının bütün önerileri reddetmesi üzerine 15 Ağustos 1974'te ikinci bir harekât başlatıldı. 2 gün süren bu ikinci harekâtla bugünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin topraklarını oluşturan bölgelerde Türk hakimiyeti sağlandı. Bu harekâttan sonra adada iki toplumlu federal bir yönetim oluşturulması istendi ve bu amaçla federasyonun Türk kanadını oluşturması üzere 13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Rumların federasyona yanaşmaması üzerine 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. KKTC'nin kuruluşunun ilan edilmesinden sonra 9 Haziran 1985'te gerçekleştirilen ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cumhurbaşkanlığına Rauf R. Denktaş seçildi. 2005 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylığını koymayan Rauf R. Denktaş’ın yerine Mehmet A. Talat seçildi.
Dış problemleri: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin en önemli dış problemi Rumların adanın tümü üzerinde hak iddia etmelerinden ve BM ve AB başta olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşların Rumların hâkimiyetindeki Kıbrıs Cumhuriyeti'ni adanın meşru yönetimi olarak muhatap kabul etmesinden kaynaklanan problemdir.
Ekonomi: Ekonomisi tarım, ticaret ve imalat sanayisine dayanır. Topraklarının % 80'i tarıma elverişlidir. Tarım ürünlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 10'dur. Çalışan nüfusun yaklaşık % 34.4’ü tarım alanında iş görmektedir. Üretilen tarım ürünlerinin başında Arpa Buğday, turunçgiller ve çeşitli meyve ve sebzeler gelmektedir. 2008 yılında 80 bin ton tahıl, 150 bin ton meyve, 8 bin ton da sebze üretilmiştir. Hayvancılık son senelerde büyük gerileme göstermiştir.
Para birimi: Türk Lirası
Gayri safi milli hasılası: 4,262,000,000 dolar. (Yıllık safi artış: % 4.9)
Kişi başına düşen milli gelir: 15.500 dolar
Enerji: Enerji üretimi ve tüketimi de 1974 askeri harekâtından sonra artmıştır. 1994 yılında kurulan 120 MW santral yıllar içinde tüketime paralel olarak 2008 yılında 270 MW’a çıkarılmıştır.
Sanayi: 1974 harekâtından sonra Kıbrıs'ın Türk kesiminde sanayi sektörü ciddi bir gelişme kaydetmiştir. Mevcut sanayi kuruluşları genellikle imalata yönelik küçük sanayi kuruluşlarıdır. Gıda sanayisi de iyi durumdadır. Sanayi gelirlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 15'dir. Çalışan nüfusun % 17.0'si sanayi sektöründe iş görmektedir.
Dış ticaret: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) 2008 yılında ithalat 2007 yılına göre yüzde 2 artarken, ihracat yüzde 5 oranında azaldı. 2008'de ithalat 1 milyar 567 milyon dolar olurken, ihracat ise 75,3 milyon dolar olarak gerçekleşti. İthalat 2007'de 1 milyar 539 milyon dolar, ihracat ise 79 milyon dolar olmuştu. KKTC'de bu dönemde, Türkiye'den toplam 1 milyar 58 milyon 815 bin dolarlık; 3. ülkelerden ise 508 milyon 339 bin dolarlık ithalat yapıldı.
2008 yılı ocak-aralık döneminde ihracat, 2007 yılına göre yüzde 5 oranında azalarak 75,3 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Türkiye'ye 2008 yılında 42 milyon dolarlık, 3. ülkelere ise 32 milyon dolarlık ihracat yapıldı. İhraç ürünlerinde ise ilk sırayı süt ürünleri aldı. 2007'ye göre geçen yıl yüzde 4 artan süt ürünleri ihracatı, 20 milyon dolardan 21 milyon dolara yükseldi.
Önceleri ilk sırada bulunan narenciye de 2008'de yüzde 8 oranında düşüş göstererek 20 milyon dolara geriledi. Hurda ihracatı, önceki yıla göre yüzde 2 artarak 7 milyon dolarda seyrederken, bazı ürünlerin ihracatında da önemli oranlarda değişim yaşandı.
Ulaşım: Lefkoşa yakınındaki Ercan'da, ve Geçitkale'de birer havaalanı bulunmaktadır. Pınarbaşı'nda ise ilkel bir havaalanı mevcuttur. Her üçü de uluslararası trafiğe açıktır. İhracat ve ithalatta kullanılan limanlarının başında Gazimağusa limanı gelmektedir. Gazimağusa limanı KKTC'nin en büyük limanıdır. Bundan başka Girne ve Gemikonağı'nda da birer limanı mevcuttur. 3500 km karayoluna sahiptir. KKTC'nde 1.5 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.
Eğitim: KKTC'nde ilk öğretim 6 yaşında başlayarak 8 yıl temel eğitim (ilkokul ve ortaokul) ve 3 yıl da lise sürmektedir. 2008 rakamlarına göre 149 ilkokulu, 50 ortaöğretim kurumu (ortaokul ve lise), 15 mesleki ortaöğretim kurumu, Açık Öğrenim Fakültesi ile birlikte 8 üniversite ve 2 Akademi bulunmaktadır. Üniversitelerde okuyan öçğrenci sayısı 46,500’dür. Okuma yazma bilenlerin oranı % 99'dur.
Kıbrıs Türkleri 1576'dan itibaren Anadolu'dan Kıbrıs'a geçen Türkler oldukları için başlangıçtan beri Kıbrıs'ta ortaya konulan edebiyat da Türkiye'deki edebiyatın bir uzantısı gibidir. Kıbrıs'ta görülen sözlü edebiyat ve folklor zenginlikleri Anadolu'da gelişen sözlü edebiyatla büyük benzerlikler göstermektedir.15 Kasım 1983'ten itibaren bağımsız bir devlet haline gelen Kıbrıs Türk topluluğu kültürel alt yapısını tesis etmek üzere önemli yayın faaliyetlerine girişmiştir. KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı "Kıbrıs Türk Edebiyatı- Başlangıçtan Bugüne" (1989) adıyla, SAMTAY VAKFI’da Efsaneler, Destanlar ve Öykülerle ilgili antolojiler yayınlamıştır. Bu eserlerde Kıbrıs Türk Edebiyatı'ndan örnekler sunulmaktadır.
KKTC ve Türk Birliği Devletleri
KKTC’nin TürkBirDev’e katılması, KKTC’nin diğer Türk devletleri ile bağının güçlenmesini, sosyal, kültürel, akademik, sportif ve ekonomik ilişkilerinin artmasını sağlayacak ve özellikle de üzerine acımasızca uygulanan ambargolardan ve dünyadan izole edilme çabalarından kurtulmasına bir nebze olsun yardımcı olacaktır.
TürkBirDev oluşumu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için dünyaya açılan yeni bir kapı olacaktır.
KKTC’nin AB’ye tek başına girmesi durumunda, kendi toprakları üzerinde egemen ve bağımsız olan KKTC fiilen ortadan kaldırılmış ve buna paralel olarak da Kıbrıslı Türklerin 54 yıllık mücadeleden sonra gurur duydukları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlıkları da iptal edilmiş olacaktır.
Kıbrıslı Türkler, Türkiye’den ayrı olarak Avrupa Birliği’ne tek başlarına girmekle, kendi ülkeleri içindeki birinci sınıf vatandaş olmak konumunu yitirecekler ve Kıbrıs Rum cumhuriyeti içinde azınlık konumuna indirgeneceklerdir. Kendilerine tanınacak yeni hakları da Yunanistan’ın kuzey kısmında yer alan Batı Trakya’da yaşayan Türklerin haklarından daha fazla olmayacaktır. Vatandaşlık, serbest dolaşım, mülkiyet, mülkiyeti geliştirme, basın, söz, eğitim ve dini uygulamalar da aynen Batı Trakya’da olduğu gibi Kıbrıslı Rum idarecilerin iki dudağı arasında yerleşecektir.
KKTC’nin TürkBirDev’e kültürel ve sosyal açıdan kazandıracakları, Türk Dünyasının oluşumunda, geçmiş asırda verdiği varoluş mücadelesi ve geçirdiği deneyimleri ile Türk Dünyasının bir çatı altında toplanmasına katkı koymak olacaktır. Bir üniversiteler ülkesi olan KKTC, Türk dünyası içinde ortak alfabenin uygulanabilmesine öncülük edebilir ve ilk uygulama olabilir. Türk Dünyası içindeki Bilimsel araştırmalara 8 üniversitesi ve deneyimli akademisyenleri ile büyük katkılar koyabilir.
UNCLOS (United Nations Convention on the Law of the Sea) kısa adı ile anılan 1982 III. Deniz Hukuku Konferansı, 1958 Cenevre Konvansiyonundaki adaların Kıta sahanlıkları olamayacağı kuralını değiştirmiş ve adaların da Kıta Sahanlıkları olacağını karara bağlamıştır. Türkiye, ABD ve birkaç ülke daha bu kararın altına imza atmamışlardır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olamazsa ve Türk Birliği Devletleri içinde yer alamazsa, UNCLOS’un getirdiği kurallar çerçevesinde Türkiye, Çanakkale boğazının çıkışından itibaren, İskenderun körfezine kadar Akdeniz’in uluslararası seyir sularına kapalı konuma girecektir. On iki adalar, Rodos, Meis, Kıbrıs hattından geçecek olan Kıbrıs Rum ve Yunanistan kıta sahanlığı çizgisi Suriye kıta sahanlığı ile birleştiği vakit, Türkiye’nin Akdeniz açılacak hiçbir geçidi olamayacaktır.
1 Mayıs 2004’de gerçekleşen 10 ülkenin katılımı için hazırlanmış olan 10. protokolde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprakları, şimdilik AB muktesebatının geçerli olmadığı ve Kıbrıs Rum Cumhuriyetinin idari yetkilerinin ve yönetiminin uygulanamadığı Kıbrıs Rum Cumhuriyeti toprakları olarak tanımlanmıştır. AB’nin KKTC’yi gasp etmesi veya diğer bir tanımla KKTC’nin Avrupa Birliğine girişi Türkiye ile birlikte aynı günde olmadığı takdirde, Türkiye 1974 Barış Harekatını yapmakla ve Kıbrıs’ın üçte birini işgal etmekle suçlanacak, adayı derhal terk etmesi istenecektir.
170 yıl önce, 1834 yılında Orta Doğu’ya hakim olmak isteyen devletin Kıbrıs’ı elinde bulundurması tezini benimsemiş olan İngiltere’nin, önüne çıkan ilk fırsat olan 1878 Osmanlı-Rus harbinden sonra Kıbrıs’ı önce kiralaması sonra da 1914’de, I.ci Dünya savaşında Türkiye’nin Almanya yanında savaşa girmesini bahane edip Kıbrıs’a el koyması, stratejik olarak dikkate alındığında, Orta Doğu’da söz sahibi olan Türkiye’nin 1974 Barış Harekatı ile fiilen askerini konuşlandırdığı Kıbrıs’tan çıkması veya çıkartılması, gerek Akdenizdeki egemenlik haklarına, gerekse de Orta Doğu’daki söz hakkına büyük zarar verecektir.
KKTC’nin bağımsız olması ve Türk Devletleri arasında yerini alması, Türkiye’nin Akdeniz ve Orta Doğu politikaları ve çıkarları için kaçınılmaz bir gereksinimdir. Türkiye’nin KKTC’yi gözden çıkarması, bölgesel liderliğini sürdürmesi açısından herhangi bir kazanıma yol açmayacak, tam tersine bölge liderliği konumuna büyük zararlar verecektir.
Özbekistan
İslam Kerimov: 1990 -
GENEL BİLGİLER
Tarihte, Özbek adına ilk kez 13.yy. sonunda rastlanmaktadır. Cengiz Han’ın kurduğu Moğol İmparatorluğu’nun (1196-1227) batı kolu olan Altın Ordu devletine mensup Türk kökenli boylardan biri, bu tarihten sonra hanları Özbek Han’ın adıyla (1282-1342) anıla gelmiştir. Orta Asya’da ilk Özbek hakimiyeti 16. yy. başında Semerkant’taki son Timur hanedanını yenerek Maveraünnehir’de kendi devletini kuran Muhammed Şeybani Han ile başlamıştır. 18. yüzyıla kadar süren bu hakimiyet yerini aynı yörede kurulan Hive ve Hokand Hanlıklarıyla Buhara Emirliği’ne bırakmıştır.
Çarlık Rusya’sının bölgedeki ilk hakimiyeti 1867’de merkezi Taşkent olan Türkistan Genel Valiliği’nin kurulmasıyla başladı ve on yıl içinde Hokand Hanlığı’nın Fergana’da kalan son topraklarının da ele geçirilmesiyle (1876) tamamlandı. 1 Kasım 1917’de ise Bolşevikler Taşkent’e girip hakimiyetlerini ilan ettiler. 1924 yılında bugünkü Özbekistan topraklarını içine alan Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. 1930 yılında Özbekistan’ın başkenti Semerkant’tan Taşkent’e nakl edildi. 26 Nisan 1966’da 300 bin insanın evsiz kaldığı büyük bir deprem geçiren Taşkent o tarihten sonra yeniden inşa edildi. Nihayet Sovyetler Birliği’nin dağılması ile 31 Ağustos 1991’de Özbekistan Aliy Meclisi Müstakilliğinin ilanını kabul etti. 1 Eylül 1991’i de “Müstakillik Günü” olarak kararlaştırdı.
Özbekistan’ın Coğrafi Özellikleri ve iklimi
Özbekistan Cumhuriyeti Orta Asya’daki Türk devletleri'nden biridir. Güneybatıdaki Amuderya (Ceyhun) ve kuzeydoğudaki Sirderya (Seyhun) nehirleri arasında 448.900 km2 topraklara uzanan, denize kıyısı olmayan Özbekistan’ın komşuları kuzey ve kuzeybatıda Kazakistan, doğu ve güneydoğuda Kırgızistan ve Tacikistan, güneybatıda Türkmenistan ve güneyde Afganistan'dır.
Özbekistan iklimi çok kurak kara iklimi olup, senelik ortalama yağış miktarı 200 mmdir. Yazlar uzun, kışlar ise kısadır. Yazın sıcaklık sık olarak 40 C nin üzerine çıkar.
Özbekistan nüfusu
27 milyonu aşan nüfusunun (bölgenin en kalabalık ülkesi) 80% Özbek, 5.5% Rus, 5% Tacik, 3% Kazak, 2.5% Karakalpak, 1.5% Tatar, 2.5% diğer etnik gruplar oluşturmaktadır. 2007 yılında Özbekistan Devlet İstatistik Komitesinin yaptığı açıklamaya göre, ülke nüfusunun yüzde 52'sini çalışabilir, yüzde 40'ını (10,3 milyon) 18 yaşına kadar olan genç nüfusun oluşturduğunu bildirdi. Yaklaşık 10 milyon insan sehirlerde, 17 milyonu ise köylerde yaşıyor.
Özbekistan idari olarak 12 eyaletten ibarettir: Andican, Buhara, Cizzah, Nevai, Namangan, Kaşkaderya, Semerkand, Sirderya, Surhanderya, Fergana, Harezm ve Taşkent. 1936'da kurulan Karakalpak Özerk Cumhuriyeti de Özbekistan sınırları içindedir. Önemli şehirleri: Andican, Buhara, Namangan, Nukus, Fergana, Semerkand, Hive, Hokand, Karşı ve Urgenç'dir. Başkenti Taşkent'tir.
Resmi Tatiller
· Yeni Yıl: 1 Ocak
· Kadınlar Günü: 8 Mart
· Nevruz Bayramı: 21 Mart
· Zafer Bayramı: 9 Mayıs
· Anayasa Bayramı: 8 Aralık
· Ramazan ve Kurban bayramlarının ilk günleri
Özbekistan’da diller ve dinler
Özbekistan Anayasası’nın 4. maddesinde “Özbekistan Cumhuriyeti devlet dili Özbek dilidir. Özbekistan Cumhuriyeti Özbekistan’da mukim olan halkların örfleri, gelenekleri ve dillerine karşı saygı gösterir” diye yazıyor.
Özbek dili resmi dil olmasına rağmen, Rusça başta kamu kurumları olmak üzere yaygın şekilde konuşulmaktadır. Rus ve Özbek dilleri dışında Karakalpak, Tacik, Kırgız, Türkmen, Kazak ve Tatar dilleri yaygındır. Bağımsızlık sonrası çıkarılan Dil Kanunu’na göre, Latin Alfabesi’ne dönülmesi kararlaştırılmış ve bununla ilgili çalışmaların 2005 yılına kadar bitirilmesi, bu tarihten itibaren ise tamamıyla bu alfabenin kullanılması öngörülmüştür. Kabul edilen Latin Alfabesi’nin Türkiye türkçesındeki karşılığına gelen ve farklı olan harfler ise şöyledir.
A=A, B=B, C=J, Ç=Ch, D=D, E=E, F=F, G=G, Ğ=G’, H=H, I= Ii, İ=Ii, J=J, K=K, L=L, M=M, N=N, O=O, Ö=O’o’, P=P, R=R, S=S, Ş=Sh, T=T, U=U, Ü=U, V=V, Y=Y, Z=Z, Qq=sert okunan K harfi, Xx= sert okunan H harfi, Ng.
Bağımsızlığa kavuşmadan önce Özbekistan'da 80 camii ve topu topu 2 İslami dini eğitim kurumu vardı. 1 Mart 2001 tarihi itibariyle Özbekistan'daki camilerin sayısı 5.000 geçmiştir.
Özbekistan'da 130 dan fazla milliyet ve 15 din, çeşitli mezheplere ait yaklaşık 200 kadar kilise vardır.
Özbekistan Eğitim Tizimi
Özbekistan Anayasa’sının 41.maddesi ile bütün vatandaşların eğitim hakkı garantiye alınmıştır. Devlet ayrıca ortaöğretimi de garanti altına almaktadır.
Eğitimin amacı, devlet ideolojisine uygun öğrenci yetiştirmektir. Öğrenci fiziki ve ruhi olarak kendini yetiştirmenin yanında, bilgi kapasitesini arttırmalı, derslerde aktif olmalı, teknolojiyi kullanmalı, durmadan geçilen yolu analiz etmeli, öğrendiklerini daha önce öğrendikleri ile kıyas etmelidir.
Okul öncesi eğitim ve öğretim: “Bolalar Bahçesinde” (kreş ve ana okulu) 2-7 yaş arasındadır. İlk ve orta eğitimin başlangıç sınıfları 1-3. sınıflar, ikinci basamak 4-9. sınıflar, 10. ve 11. sınıflar olmak üzere üç basamaktan oluşmaktadır.
Bu okullar “Özbekistan Halk Talim Vezirliği”ne (Özbekistan Eğitim Bakanlığı) bağlı olarak görev yapmaktadırlar. Eğitim basamaklarını başarıyla tamamlayan her öğrenciye yeterlilik belgesi yani diploma veriliyor. Bu diplomayla öğrenci bütün meslek okulları ve yüksek öğretim kurumları sınavına girme hakkını kazanır. Günümüzde üniversite sayısı 46’ya ulaşmıştır. Orta öğretim mecburi olduğu bu ülkede okuma-yazma oranı %100’e yakındır.
Özbekistan doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülkedir. Özbekistan’ın doğal kaynakları ve yeraltı zenginlikleri arasında doğal gaz, petrol, kömür, pamuk, ipek, altın, uranyum, bakır, alüminyum, demir, gümüş, çinko, volfram ve tungsten ile diğer madenler yer almaktadır. Enerji sorunu bulunmayan Özbekistan, doğal gaz üretiminde diğer Orta Asya’daki cumhuriyetler arasında önemli bir yere sahiptir. Molibden ve mermer yatakları ön sıradadır.
Özbekistan iktisadiyati
1991 yılına kadar, Sovyetler Birliği'ni oluşturan 5 Orta Asya Cumhuriyetinden biri olan Özbekistan ekonomisinin ana sektörleri tarım, ticaret ve tekstil ürünlerinden oluşmaktaydı. Orta Asya cumhuriyetlerinin her biri, ekonominin farklı sektörlerinde uzmanlaşmış olup, Özbekistan özellikle pamuk üretiminde yoğunlaşmıştı. Sovyetler Birliği'nin çökmesinin ardından, Özbekistan merkezi yönetimden bağlarını koparmakla birlikte yeni ekonomik düzene uyum sağlamakta bazı sorunlar yaşamış, bağımsızlığın ardından, yoksulluk artmış, maliyeti zorlaşan sosyal hizmetlerde kısıntılar yapılmıştır. 1990'ların sonlarında ekonomisi düzelmeye başlayan Özbekistan, halen pazar ekonomisine dayalı bir sisteme ve bölgesel ve küresel bir ekonomiye geçiş sağlamaya çalışan bir ülkedir.
Ülke bağımsızlığını kazanmasının ardından ekonomik reformlar 1994 yılından itibaren başlatılmıştır. Bu adımların sonucunda Özbek ekonomisinde iyileşme gözlenmeye başlanmış, 1996 yılında ekonomik büyüme trendine girilmiştir. Halen büyüme oranları istikrarlı bir şekilde devam etmektedir.
Özbekistan iktisadiyati sanayi ve tarima dayalıdır. Özbekistan Orta Asya’nın en önemli makine ve ağır donanım üreticisidir. Özbekistan sanayisi daha çok petrokimya ağırlıklıdır ve yılda 1.5 milyon ton gübre üretmektedir. Ülkenin % 9'u tarıma elverişlidir. Özbekistan'da, pamuk önemli yer tutmaktadır ve ülke dünyanın dördüncü pamuk üreticisidir. En önemli hafif sanayi ürünleri pamuklu ve ipekli kumaştır. İpekböcekçiliği yaygın olarak yapılır. Ayrıca pamuk üretimine dayalı olarak kimya sanayii de gelişmiştir.
ÜIke ekonomisinde hayvancılık da önemli yer tutmaktadır. Yıllık yün üretimi 1994 verilerine göre 20.000 ton cıvarındadır. Özellikle Astragan ve Karaköl kürk koyunculuğu büyük önem kazanmıştır ve ihraç edilmektedir.
Başlıca ticari malları: tekstil ürünleri, pamuk, pamuk ipliği, ipek, pirinç, meyve konserveleri, şarap, deri, gıda maddeleri, petrol ve petrol ürünleri, doğalgaz, altın, kömür, alüminyum, elektrik motorları, klima cihazları.
En çok ihraç yapılan ülkeler: Rusya, Japonya, İran, Türkiye, ABD, Kanada, Hindistan, Çin, BDT ülkeleri, Almanya, İtalya, Malezya, Endonezya, Afganistan, Suudi Arabistan. Özbekistan 2006 yılında en çok İran, Türkiye ve Çin'e ihracat yaparken, en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında Güney Kore, Çin ve Almanya yer almaktadır.
İhracatın ülkelere ve sektörlere dağılımına bakıldığı zaman BDT ülkelerine yapılan ihracatta elektrik enerjisi, makine ve aletler, hizmetler ve gıda ürünleri önemli sektörleri oluştururken, BDT dışı ülkelere yapılan ihracatta pamuk lifi, demir ve demir dışı metaller ve hizmetler kalemleri önemli yer teşkil etmektedir.
Özbekistan'ın ana ihraç ürünü pamuktur. Özbekistan dünyanın en büyük beşinci pamuk üreticisi ve ABD'den sonra en önemli pamuk ihracatçısıdır. 1990'lardan bu yana düşük verim, azalan pamuk fiyatları ve gittikçe artan yurtiçi işleme kapasitesi nedeniyle pamuğun ihracat gelirleri arasındaki oranı düşmüştür. Öte yandan, tarım dışı sektörlerin daha hızlı gelişmesi, diğer sektörlerin payı artarken pamuğun payının düşmesinde etkili olmuştur. 2000-2005 döneminde pamuk, toplam ihracat gelirlerinin % 20'sini oluştururken, 1990'lı yıllarda bu oran yıllık ortalama % 40'ları bulmaktaydı.
Altın ihracatıyla ilgili en son resmi rakamların bulunduğu 1998 yılında Özbekistan altın ihracatından toplam ihracatının yaklaşık % 10'una denk gelen 277 milyon ABD doları gelir elde etmiştir. 2002-2005 yılları arasında meydana gelen ani fiyat artışları sonucunda, altının toplam ihracattaki payı yıllık ortalama % 13'e yükselmiştir.
Özbekistan’ın ithal kalemleri ülke gruplarına göre farklılık göstermektedir. BDT ülkelerinden makine ve aletler, demir ve demir dışı metaller, plastik ve kimyasal ürünler ile gıda ürünleri ithal edilirken, BDT-dışı ülkelerden makine ve aletler başta olmak üzere, hizmet, plastik ve kimyasal ürünler ile gıda ürünleri ithal edilmektedir.
En çok ithalat yapılan ülkeler ise Rusya, Avusturya, BAE, Japonya, İsrail, İran, G.Kore, Türkiye, ABD, Kanada, Hindistan, BDT ülkeleri, Çin, Almanya, İtalya, Malezya.
Özbekistan’da Yabancı Yatırımları
Mayıs 1998 tarihinde Özbek’stan Hükümeti tarafından kabul edilen “Yabancı Yatırımlar Kanunu” ile ülkeye daha fazla yatırım çekilmesi amaçlanmıştır. Bu Kanun’a göre yabancı sermayeli şirketlere çeşitli vergi istisnaları ve sermaye malları için gümrük vergisi muafiyeti tanınmıştır. Kanun küçük ve orta ölçekli işletmeleri güçlendirmek amacı ile 2005 tarihinde revize edilmiş, kuruluş sermayesi limiti düşürülmüş ve iş yeri açma prosedürü kolaylaştırılmıştır.
Yatırım uzmanları Özbekistan'daki en önemli yabancı yatırım imkanlarının tarım, bankacılık, madencilik, telekomünikasyon, tekstil ve ulaşım sektörlerinde olduğunu ifade etmektedir. Yabancı yatırımcılar için en uygun alanlar aşağıdaki gibidir:
· Tarımsal işleme;
· Madenlerin çıkartılması ve işlenilmesi;
· Petrol ve doğalgaz çıkarımı ve işlenilmesi;
· Bilgi ve iletişim teknolojileri;
· Kaynak ve enerji tasarruf ekipman üretimi;
· Ulaşım;
· İlaç ve tıbbi ekipman üretimi;
· Turizm.
Özbekistan 2008 yılı sonuna kadar 4 milyar dolar yabancı yatırım çekmeyi hedefliyordu. Asya Kalkınma Raporu’nda, Özbekistan ekonomisinin önümüzdeki iki yıl içerisinde % 6 büyüyeceği tahmininde bulunulmuştur. Özbekistan ekonomisi doğrudan yabancı yatırımlar için potansiyel gösterilmekle birlikte benzerlerinden farklılaştırılmıştır. Kendi kendine yeterli bir ekonomik yapı ile doğrudan yatırımlardaki artışın ülkedeki ekonomik başarıyı arttırması beklenmektedir.
Özbekistan-Türkiye cumhuriyeti diplomatik ilişkileri
Türkiye, 16 Aralık 1991 tarihinde Özbekistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmuş, 4 Mart 1992 tarihinde ise iki ülke arasında diplomatik ilişkiler tesis edilmiştir. Taşkent’te Turkiye Büyükelçisi 25 Nisan 1992 tarihinde güven mektubunu sunarak görevine başlamıştır. 1993 yılının Ocak ayında da Ankara’da Özbekistan Cumhuriyeti Büyükelçiliği açılmıştır. 1992 yılında iki ülke arasında Diplomatik İşbirliği Protokolü imzalanmıştır.
Diplomatik ilişkilerin başlamasıyla iki ülkenin siyaset adamları ve üst düzey yetkilileri düzenli olarak bir araya gelmeye başlamıştır.
İlişkilerin hukuki temelini oluşturmak amacıyla Özbekistan ve Türkiye cumhuriyetleri arasında eğitim, bilim, kültür, sanat, spor, savunma, ekonomi, ticaret, müzik, tarım, sağlık, maliye, gümrük, ulaştırma, güvenlik alanlarında çok sayıda ikili anlaşma ve protokol imzalanmış, karşılıklı çok sayıda üst düzey ziyaretler sırasında imzalanan Ortak Bildiri’lerden oluşan onlarca protokol, şartname, mutabakat, mutabakat zaptı, mutabakat muhtırası ve sözleşme bulunmaktadır.
Özbekistan-Türkiye ticari ilişkileri
Özbekistan'ın Türkiye ile olan toplam ticaret hacmi, 2003 yılında 272 milyon, 2004 yılında yüzde 40 dolayındaki artışla 388 milyon dolar oldu. 2007 yılında ikili ticaret 225 milyon ihracat, 613 milyon ithalat olmak üzere bir önceki yıla oranla %30’luk bir artışla toplamm 838 milyon dolara ulaşmıştır.
2006 yılı Nisan ayı itibariyle resmi kayıtlarda Türk ortaklı şirketlerin sayısı yeniden 376’ya yükselmiştir. Türk şirketleri Özbekistan’ın ekonomik yaşamında önemli bir yere sahip olmuştur. Özellikle tekstil alanında Türk firmalarınca yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Türk İnşaat firmalarının üstlendikleri projelerin mali değeri 1.6 milyar Doları aşmıştır.
Bu iş ortaklıkları başta tekstil sektörü olmak üzere, otomotiv, gıda, deri, temizlik malzemeleri ve diğer sektörlerde faaliyet göstermek amacıyla kurulmuştur. Ortak şirketlerin yaptığı imalat yatırımlarının proje tutarının yaklaşık 1 milyar dolar ve ortak yatırımlardaki Türk sermayesinin 600 milyon dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Türkiye’nin Özbekistan’a ihracatı kalemler bazında incelendiğinde en önemli ihraç ürününün halı olduğu görülmektedir. 2002 yılında Türkiye’nin bu ülkeye toplam ihracatının yüzde 18.8’ini bu kalem oluşturmuştur. Diğer önemli kalemler arasında ise plastikler, kazanlar ve makinalar, otomotiv ve yan sanayi, kağıt, karton, alüminyum ve alüminyum ürünleri gelmektedir.
Türkiye’nin Özbekistan’dan ithalatı ise belirli kalemler üzerine yoğunlaşmıştır. Şöyle ki, 2002 yılında bu ülkeden toplam ithalatımızın yüzde 47’sini pamuk, yüzde 30.6’sını bakır ve bakır ürünleri oluşturmuştur.
Türk inşaat şirketleri, uluslararası müteahhitlik hizmetleri açısından Özbekistan’da önemli projelere isimlerini yazdırmaya devam etmektedirler. Turk şirketleri tarafından gerçekleştirilmiş ve sürmekte olan inşaat faaliyetlerine ilişkin edinilen bilgiler aşağıda özetlenmiştir:
Aysel İnşaat Anonim Şirketi tarafından, tamamlanan birçok küçük ve orta büyüklükte projenin yanı sıra, toplam tutarı 251.9 milyon dolarlık Taşkent Uluslararası Ticaret ve Gösteri Merkezi Projeleri kapsamında Intercontinental Otel, International Business Center, alış-veriş merkezi, park ve otopark inşaatı, 14.8 milyon dolarlık Taşkent Akuva Eğlence Parkı inşaatı, 39.6 milyon dolarlık Milli Banka (NBU) Merkez Binası inşaatı ve ekinşaat işleri, 37.9 milyon dolarlık Buhara, Semarkant ve Urgenç Hava alanları birinci aşama inşaat işleri, 11.9 milyon dolarlık Cizzah UZEXIDE Akü Fabrikası inşaatı tamamlanmış olup; 50 milyon dolar tutarındaki ABD Taşkent Büyükelçilik Binası inşaatı ve 2,5 milyon dolar tutarındaki NBU Sanat Müzesi kaba inşaat işleri sürdürülmektedir.
Türk Şeker-Yüksel İnşaat Konsorsiyumu tarafından 83,2 milyon dolarlık Harezm Şark Yıldızı Şeker Fabrikası İnşaat ile Makine Tedarik ve Montaj işleri tamamlanmıştır.
Alsim-Alarko Anonim Şirketi tarafından 56,9 milyon dolarlık Semerkant Sigara Fabrikası inşaat işleri, 22,8 milyon dolarlık Semerkant, Buhara ve Urgenç havaalanları ikinci aşama inşaatları ile, 8,3 milyon dolarlık Buhara Havaalanı Terminal Binası inşaatı gerçekleştirilmiştir.
Tekfen Şirketi tarafından 35 milyon dolar tutarındaki Fergana Rafinerisi Rehabilitasyon Projesi inşaat işleri yapılmıştır.
Simko AŞ 14.7 milyon dolarlık Urgenç-Hiva Troleybüs Hattı Montaj işlemini tamamlamıştır.
Gama İnşaat AŞ tarafından Buhara Rafinerisinin 44 milyon dolarlık inşaat ile çelik ve mekanik montaj işleri yapılmıştır.
Baytur İnşaat Taahhüt AŞ, Alman P. Holzmann AG. ile birlikte 19,9 milyon dolar ve 11,69 milyon Euro tutarlı Taşkent Uluslararası Havaalanı Tadilat Projesini gerçekleştirmiş olup, bu projede Baytur’un payı 22,6 milyon dolardır.
Ayrıca, Ulus İnşaat Şirketi tarafından Milli Banka Sergeli Şubesi, Özbekistan Oteli Lobi ve Restoran; Ulusal İnşaat Şirketi tarafından Taşkent Belediyesi Darhan İş Merkezi ve NBU Vokzal Şube Binası; Akaltın Firması tarafından Gülistan şehri Ofis Binası; Assosİnşaat Ltd Şirketi tarafından Kaşkadarya Şurtan Gaz ve Kimya Kompleksi İdari Binası, Kantin ve Sanatoryum Binaları ve Zarafşan-Newmont JV Sosyal Tesisleri; İdil İnşaat AŞ tarafından Şurtan Gaz ve Kimya Kompleksi Alt Yapı ve Tesisat; Yapı Üretim AŞ tarafından Yunusabad’da Yabancı Temsilcilikler için villalar kompleksi ve Merkezde İnconel İş Merkezi; Apeas Mühendislik ve İnşaat Ltd Şti tarafından Cumhurbaşkanlığı Misafir Konakları, Cumhurbaşkanlığı Semerkant Devlet Konukevi, Taşkent Uluslararası Westminster Üniversitesi Binası, Taşkent Vilayeti Çarvak Oteli; TTK Şirketi tarafından Taşkent Pedagoji Enstitüsü Binası inşaat işleri tamamlanmıştır.
Bunların yanında üç Türk şirketinin hem inşaat yenileme işlerini üstlendiği hem de işletmeciliğine ortak olduğu üç otel yeniden tamiri ve bir yeni otel yapım projesi oldukça kısa bir süre içerisinde yaşama geçirilmiş ve dört yıldızlı bu oteller Taşkent’te 4-5 Mayıs 2003 tarihlerinde yapılan EBRD Genel Kurulu Toplantıları öncesinde hizmete alınmıştır.
Bu kapsamda Demir Grubu, eski Rusya Oteli’ni yenileyerek 126 odalı Grand Mir Hoteli; Apeas Mühendislik ve İnşaat Ltd Şti, eski Dostluk Oteli’ni yenileyerek 206 odalı Dedeman Silk Road Taşkent Oteli’ni; Aysel İnşaat ve Taahhüt AŞ, eski Taşkent Oteli’ni yenileyerek 260 odalı Le Meridien Taşkent Palas Oteli’ni hizmete sunmuşlardır. AYSEL İnşaat ve Taahhüt A.Ş. ayrıca 115 odalı Radisson Sas Taşkent Oteli’nin inşaatını da tamamlamış olup, işletmede yüzde 85’lik sermaye payına sahiptir.
Yukarıda belitrilenlerin dışında Türk firmaları tarafından bağımsızlığın ilanından itibaren Özbekistan’da gerçekleştirilen düşük bedelli birçok mütaahhitlik hizmeti söz konusudur. Bugüne kadar türk firmaları tarafından üstlenilmiş toplam müteahhitlik hizmetlerinin tutarının 854.25 milyon dolara ulaştığı belirtilmektedir.
Özbekistan’ın uluslararası ilişkileri
Özbekistan AGIK, Birleşmiş Milletler Teşkilati, İslam Kalkınma Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Asya Kalkınma Bankası, Uluslararası Finans Örgütü, Ekonomik İşbirliği Örgütü, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası, Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Avrasya Ekonomik Topluluğu, Şanghay İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlara da üyedir. Özbekistan IMF'ye 1992 yılında üye olmuştur.
Bugün Özbekistan, 165 devlet tarafından tanınmaktadır ve 103'den fazla ülkeyle diplomatik ilişki kurmuştur. Taşkent’te 40 dan fazla ülkenin büyükelçiliği, ticaret temsilcilikleri veya uluslararasi teşkilatlarin temsilcilikleri bulunmaktadır.Yabancı ülkelerde de Özbekistan’ın 30’dan fazla büyükelçiliği ve konsolosluğu bulunuyor.
OSCO, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), WHO, ICAO, WLO, Dünya Turist Örgütü ve diğer uluslararası örgütlerin tam üyesi haline gelmiştir. BMT, IMF, EBRD, AGİK, ECO, Alman Ekonomik Kuruluşu, Avrupa Topluluğu Komisyonu, Dünya Bankası, vb. kuruluşların temsilcilikleri ve büroları bulunmaktadır.
Özbekistan’da Fransa Orta Asya Araştırma Enstitüsü, Uluslararası Barış Teşkilatı, Uluslararası İnsan Hakları Komisyonu,. Avrasya Fonu, Merkezi Asya- Amerikan Girişimciliği Destekleme Fonu, Amerikan Hukuk Konsorsiyumu gibi 24 devletlerarası kuruluş faaliyet göstermektedir.İnsan Hakları milli komisyonu, Bölgesel İrtibat bürosu, Helsinki İnsan Hakları Gözlem Ofisi ve Hür Radyo bürosu gibi kuruluşların faaliyetine izin verilerek demokratlaşma çabalarının uluslararası düzeyde bağdaştırılmasına verilen önem gösterilmiştir.
Özbekistan'ın TBD'ye olumlu katkiları
1994 yıldan başlayarak ülkede ekonomik reformlar başlatılmış, bu adımların sonucunda Özbekistan ekonomisinde iyileşme gözlenmeye başlanmış, 1996 yılından beri ekonomik büyüme oranları istikrarlı bir şekilde devam etmektedir.
Özbekistan çok eskiye dayanan köklü devlet geleneği sayesinde bağımsızlığını kazandıktan kısa süre sonra Orta Asya'nın güçlü devletlerinden biri haline gelmiştir. Özbekistan, tarihi ve kültürel birikimi, önemli stratejik ve geopolitik konumu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, enerji kaynakları ve Orta Asya nüfusunun yarısını oluşturan 28 milyonluk nüfusu ile TBD için kilit devlet konumundadır diye düşünüyorum.
Özbekistan’ın doğal kaynakları ve yeraltı zenginlikleri arasında doğal gaz, petrol, kömür, pamuk, ipek, altın, uranyum, bakır, alüminyum, demir, gümüş, çinko, volfram ve tungsten ile diğer madenler yer almaktadır. Enerji sorunu bulunmayan Özbekistan, doğal gaz üretiminde diğer Orta Asya cumhuriyetleri arasında önemli bir yere sahiptir.
Özbekistan; tarım, hayvancılık ve sanayi bakımından da güçlü bir ülke olması ile birlik, özellikle yabancı yatırımcıların yoğun ilgisi altında bulunan ve yükselen bankacılık, madencilik, telekomünikasyon, tekstil ve ulaşım sektörleriyle TBD için olumlu katkılarda bulunabilecek bir ülkedir.
Dünyanın en büyük beşinci pamuk üreticisi ve ABD'den sonra en önemli pamuk ihracatçısı olan Özbekistan’ın uçsuz bucaksız pamuk tarlalarıyla tekstil yatırımcılarının yeni gözdesi haline gelmiştir. Özbekistan; tekstilin yanı sıra; gıda, otomotiv (UzDaewooAuto - Orta Asya’nın tek otomobil fabrikası) ve inşaat sektörleri açısından da yatırımcıların ilgisini çekmektedir. Özbekistan, muhteşem tarihi ve turistik potansiyeline sahiptir.
Özbekistan, Orta Asya ve Türkiye Cumhuriyetleri ile her türlü ilişkilerini yoğun olarak devam ettirmekte olan ülkedir.